Sonunda aat olan 30 kelime var. AAT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde aat olan kelimeler listesine ya da başında aat olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
KİLOVATSAAT
AMPERSAAT, LÜMENSAAT
MÜMANAAT, MÜRACAAT, MUTAVAAT
MENFAAT, VATSAAT
BERAAT, CEMAAT, DEFAAT, FECAAT, İCRAAT, İFŞAAT, İNŞAAT, KANAAT, KIRAAT, KITAAT, ŞECAAT, ŞEFAAT, ŞENAAT, SINAAT, TABAAT, ZANAAT, ZİRAAT
İTAAT
NAAT, SAAT, TAAT, VAAT
A A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ATA
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KİLOVATSAAT
- ...
- LÜMENSAAT
-
-
[isim]
Işık miktarı birimi lümenlik ışık akısıyla 1 saatte yayılan ışık ölçüsü
-
[isim]
Işık miktarı birimi lümenlik ışık akısıyla 1 saatte yayılan ışık ölçüsü
- AMPERSAAT
- ...
- MUTAVAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boyun eğme, uyma, itaat etme
-
[sıfat]
Dönüşlü
-
[isim]
Boyun eğme, uyma, itaat etme
- MÜMANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Engel olma, karşı koyma
-
[isim]
Engel olma, karşı koyma
- MÜRACAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başvuru
- "Bize daha önce yapmış olduğunuz müracaatla evlenmek istediğinizi bildirmişsiniz." (Çetin Altan)
- "Mademki böyledir, müracaat eder, müsaadesini alırız, dedim." (Haldun Taner)
-
Danışma
-
Herhangi bir eserden yararlanma
-
[isim]
Başvuru
- MENFAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıkar
- "Gelip gidenlerden çok menfaat oluyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Hayatımda hiçbir zaman menfaat gütmedim, paragözlü olmadım." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Çıkar
- VATSAAT
- ...
- ŞENAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İğrençlik, kötülük, alçaklık
- "Bir müsteşarı elinde bulundurmak için her türlü şenaate katlanabileceğine inanmıyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
İğrençlik, kötülük, alçaklık
- ŞEFAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle Tanrı arasında peygamberin yaptığı aracılık
-
[isim]
Birinin suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle Tanrı arasında peygamberin yaptığı aracılık
- ŞECAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yiğitlik
- "Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler." (Koca Ragıp Paşa)
-
[isim]
Yiğitlik
- KANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- "Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Artık Kâmuran'ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim." (Halide Edip Adıvar)
-
Kanma, inanma
- "Sınıfını geçeceğine kanaatim yok."
-
Kanış, kanı, inanç, düşünce
- "Biz kanaatlerimizi açık söyleriz." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- KITAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
-
Asker birlikleri
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
- İCRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- "Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi alır, ondan sonra icraata geçer." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- İNŞAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- "Arsalar satıldıktan sonra inşaat başladı." (Haldun Taner)
-
Yapma işi, yapım
- "Gemi inşaatı."
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- SINAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zanaat
-
[isim]
Zanaat
- BERAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aklanma
- "Bu kararın okunuşu üzerine beraat edenler serbest bırakılmışlardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Aklanma
- FECAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- "Balkan Harbinin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- CEMAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
-
İnsan kalabalığı, topluluk
- "Sonra, dağılmayan, etrafını saran cemaate dönüyor." (Tarık Buğra)
-
Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu
- "Önde Rum patriği, arkada bütün cemaatlerin patrikleri, hepsi sırma esvaplı ve altın taçlı, sopalarını taşa vurarak mezarın etrafını tavaf ettiler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
- TABAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Basımcılık
-
[isim]
Basımcılık