Sonunda a olan 4 harfli 407 kelime var. A harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da başında a harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CIDA
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Mızrak
-
[isim]
Mızrak
- GANA
- ...
- FOTA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İçinde şarap yapılan bir çeşit fıçı
-
[isim]
İçinde şarap yapılan bir çeşit fıçı
- İKTA
- ...
- SOYA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kökeni Çin ve Japonya'ya uzanan, protein değeri bakımından zengin bir tür fasulye, soya fasulyesi (Soia hispida)
- "Soya yağı. Soya unu."
-
[isim]
Kökeni Çin ve Japonya'ya uzanan, protein değeri bakımından zengin bir tür fasulye, soya fasulyesi (Soia hispida)
- TAKA
-
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
- "Taka ile deniz yolculuğunun nasıl geçtiğini anlatmayacağım." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kulanılan bir söz
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
- ECZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Canlılardaki rahatsızlıkların bozuklukların ve çeşitli hastalıkların tanısı, önlenmesi veya tedavisi için yararlanılan doğal veya sentez yoluyla hazırlanmış madde
-
Çeşitli amaçlarla kullanılan kimyasal madde
- "Burada musluklar, mermer teşrih masaları, antiseptik eczalar yok!" (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Canlılardaki rahatsızlıkların bozuklukların ve çeşitli hastalıkların tanısı, önlenmesi veya tedavisi için yararlanılan doğal veya sentez yoluyla hazırlanmış madde
- VEDA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayrılırken birbirine selam ve esenlik dileme
- "Zaten ayrılması sırasında elimi sıkışı, yüzüme bakışı, acelesi ve tuhaflığı bir vedaya benziyordu." (Refik Halit Karay)
- "Arkadaşlarına veda edip ayrıldı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ayrılırken birbirine selam ve esenlik dileme
- URBA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Giysi
- "Hemen belli olsun diye beyaz urbalar giyindi." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Giysi
- ZULA
-
-
[isim]
Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
-
[isim]
Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
- ANCA
-
-
Böylece, bu biçimde
- "Yürü anca gidersin!"
- "Gitmem Hasan, gitmem... Artık anca beraber, kanca beraber." (Osman Cemal Kaygılı)
-
O kadar, öyle
-
Böylece, bu biçimde
- NİZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çekişme, bozuşma, kavga
-
[isim]
Çekişme, bozuşma, kavga
- BORA
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Genellikle arkasından yağmur getiren sert rüzgâr
- "Müthiş bir bora atlatmışlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Genellikle arkasından yağmur getiren sert rüzgâr
- CABA
-
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- "Bu mâni benden sana caba olsun." (Salâh Birsel)
-
[zarf]
Fazla olarak, fazladan, üstelik
- "Kilometre başına bilmem ne kadar litre benzin dağıtılmış, yağ da caba!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- ESNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işin yapıldığı an, sıra
- "Ben de o esnada onun söyleyemediği tarafları zihnimden tamamlıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir işin yapıldığı an, sıra
- KULA
-
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
-
[sıfat]
Bu renkte olan (at)
- "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
- ÇUKA
-
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
- KAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- "Tren kazası."
- "Yalnız ortada tef çalan, bunların arasına kaza ile düşmüş gibi." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu yaşa geldim, Allaha bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı." (Refik Halit Karay)
-
İlçe, kaymakamlık
- "Kazada mektepli dişçi olmadığı için onu vilayete götürdüm." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Vaktinde kılınmayan namazı veya tutulmayan orucu sonradan yerine getirme
-
Yargı
-
Kadılık görevi
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- HORA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
- "Derhâl ayağa kalkıp, bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
- VİYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Dümeni ortaya alarak gemiyi bulunduğu doğrultuda yürütme
-
[ünlem]
Gemiyi belirli bir doğrultu verildikten sonra, aynı doğrultuda tutması için dümenciye verilen komut
-
[isim]
Dümeni ortaya alarak gemiyi bulunduğu doğrultuda yürütme