Sonunda a olan 4 harfli 407 kelime var. A harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da başında a harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FOÇA
- ...
- MODA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik
-
Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlük
- "Moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Bu işin modası geçti, onu vaktiyle yapmak gerekti."
-
[sıfat]
Geçici olarak yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan
- "Moda şapka."
-
[isim]
Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik
- YASA
-
-
[isim]
Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural
- "Doğa yasaları."
-
Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü, kanun
- "Ceza yasası."
-
Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum
- "Yer çekimi yasası. Mendel yasaları."
-
Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkıların bütünü
- "Ahlak yasası."
-
Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel
- "Düşünme yasaları."
-
[isim]
Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural
- KAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- "Tren kazası."
- "Yalnız ortada tef çalan, bunların arasına kaza ile düşmüş gibi." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu yaşa geldim, Allaha bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı." (Refik Halit Karay)
-
İlçe, kaymakamlık
- "Kazada mektepli dişçi olmadığı için onu vilayete götürdüm." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Vaktinde kılınmayan namazı veya tutulmayan orucu sonradan yerine getirme
-
Yargı
-
Kadılık görevi
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- LAZA
-
-
[isim]
Bal koymaya yarayan küçük tekne
-
[isim]
Bal koymaya yarayan küçük tekne
- RİGA
- ...
- SIRA
-
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- "Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Söz arasında, bir sırası düşünce Salim Bey feminist'i ondan da sordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu biçimdeki topluluğun durumu
- "Sırayı bozmayın."
- "Hani bazen sırası geliyor da maziye merbutiyet, filan diyoruz." (Memduh Şevket Esendal)
-
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
- "Boy sırası. Yaş sırası."
-
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
- "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tahtadan oturak
- "Oturacak yerler tahta sıralardan olur." (Salâh Birsel)
-
Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
-
Düzen
- "Sıraya girmek. Sıraya dizilmek."
-
Ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kuran ve "ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Ardı sıra gelmek. Arkası sıra koşmak. Önü sıra gitmek. Yanı sıra yürümek."
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- VANA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf
-
[isim]
Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf
- ARDA
-
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
-
Maden üzerine kazıma yapmak ve çıkrıkta çevrilen şeyleri yontmak için kullanılan çelik kalem
-
Ardıl
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
- PAŞA
-
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan
- "Talat Paşa. Ziya Paşa."
-
Cumhuriyet döneminde general
-
[sıfat]
Uslu, ağırbaşlı
- "O ne paşa çocuk."
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan
- ÇAPA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tarlalarda toprağı işlemek için kullanılan ağaç veya demir saplı kazı aracı
- "İleride iki büklüm eğilmiş, elindeki çapayla tarhlarda çalışan bahçıvan, otomobilin gelişini görünce ağır ağır doğruldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Çapalama işi
-
[isim]
Tarlalarda toprağı işlemek için kullanılan ağaç veya demir saplı kazı aracı
- DEVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlaç, çare
- "Deva bulmaz bir can kaygısına düşer." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İlaç, çare
- HATA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yanlış
- "O kitap hatalarla dolu. Böyle bir hüküm vermek hatadır."
- "Bu soruya evet cevabını vermekle bir hataya düşmüş sayılmayız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı
- "Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım." (Burhan Felek)
-
Suç, günah, kusur
-
[isim]
Yanlış
- PUPA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin arkası, kıç
- "Öyle bir denizci ki rüzgârı pupasından aldı mı deniz atı gibi gidiyor düşmanın üzerine." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Geminin arkası, kıç
- BUCA
- ...
- SABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
- DOĞA
-
-
[isim]
İnsan faaliyetlerinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın hepsi, tabiat
- "Deniz de pisliği doğa yoluyla temizleyemez oldu." (Haldun Taner)
-
Bir kimsenin eğilimlerinin, içgüdülerinin hepsi, huy
-
İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış, doğal güzelliklerini koruyan çevre
-
Evrende meydana gelen olayları denetiminde, egemenliğinde tuttuğuna inanılan soyut güç
-
[isim]
İnsan faaliyetlerinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın hepsi, tabiat
- ROBA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça
-
[isim]
Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça
- KULA
-
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
-
[sıfat]
Bu renkte olan (at)
- "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
- YOMA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan, üç veya dört kollu halat
-
Birçok ipin örülmesiyle oluşturulan, balıkçılıkta kullanılan halat
-
[isim]
Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan, üç veya dört kollu halat