Sonunda a olan 4 harfli 407 kelime var. A harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da başında a harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AFRA
- ...
- FEZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uzay
-
[isim]
Uzay
- LOTA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Tatlı sularda yaşayan, bir tür gelincik balığı (Lota vulgaris)
-
[isim]
Tatlı sularda yaşayan, bir tür gelincik balığı (Lota vulgaris)
- SIĞA
-
-
[isim]
Kapasite
-
[isim]
Kapasite
- SİYA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme
-
[isim]
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme
- POTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İçinde maden eritilen kap
-
[isim]
İçinde maden eritilen kap
- SIRA
-
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- "Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Söz arasında, bir sırası düşünce Salim Bey feminist'i ondan da sordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu biçimdeki topluluğun durumu
- "Sırayı bozmayın."
- "Hani bazen sırası geliyor da maziye merbutiyet, filan diyoruz." (Memduh Şevket Esendal)
-
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
- "Boy sırası. Yaş sırası."
-
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
- "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tahtadan oturak
- "Oturacak yerler tahta sıralardan olur." (Salâh Birsel)
-
Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
-
Düzen
- "Sıraya girmek. Sıraya dizilmek."
-
Ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kuran ve "ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Ardı sıra gelmek. Arkası sıra koşmak. Önü sıra gitmek. Yanı sıra yürümek."
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- KEZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Aynı biçimde
- "Süt beyaz, kar keza, pamuk keza."
-
[zarf]
Aynı biçimde
- SAYA
-
-
[isim]
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü
-
Gebe koyunların karnındaki yavru yüz günlük olduğunda çobanların yaptığı tören
-
Yayla ve kırlarda hayvanlar için yapılan üstü samanla örtülü yer
-
Kadın giysisi
-
İş önlüğü
- "Sırtına giymiş sıkma sayayı / Yedeğine almış ağca mayayı." (Halk türküsü)
-
[isim]
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü
- SUMA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı
-
[isim]
İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı
- MALA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı, duvarcı ve sıva aracı, sürgü
-
[isim]
Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı, duvarcı ve sıva aracı, sürgü
- SIMA
-
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi
- FAÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
-
Yüz, çehre, surat
-
Giysi
-
Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
- KOŞA
-
-
[sıfat]
Çift, eş, ikiz
- "Koşa badem sığmayan dar ağızlım." (Dede Korkut)
-
[zarf]
Hep birlikte
-
[sıfat]
Çift, eş, ikiz
- EDNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok aşağı, en alt düzeyde
- "İlmin âlâsı da olur, ednası da!" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Çok aşağı, en alt düzeyde
- ARDA
-
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
-
Maden üzerine kazıma yapmak ve çıkrıkta çevrilen şeyleri yontmak için kullanılan çelik kalem
-
Ardıl
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
- İCRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- "Hiçbir felaket ona büyük bir tesir icra etmiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığıyla yerine getirme
- "Kirayı icra ile alabildim. İcra memuru."
- "Ankara Radyosu sanatçıları Hacı Arif Bey'den kürdilihicazkâr makamını icra ediyorlardı." (Haldun Taner)
-
Adliyenin bu işle görevli dairesi
-
Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- KOSA
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Bir çeşit uzun saplı orak
-
[isim]
Bir çeşit uzun saplı orak
- LALA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
- "Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şehzadelerin özel eğitmenleri
-
[ünlem]
Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz
-
[isim]
Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
- NEVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ses, ahenk, nağme
-
Klasik Türk müziğinde bir makam adı ve yegâhtan bir oktav tiz olan "re" perdesi
-
[isim]
Ses, ahenk, nağme