Başında a olan 2 harfli 17 kelime var. A harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında a bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza
- AM
-
-
[isim]
Dişilik organı, ferç
-
[isim]
Dişilik organı, ferç
- AR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
100 m² değerinde yüzey ölçü birimi
- "Bir ar, kenarı on metre olan bir karenin alanıdır."
-
[isim]
100 m² değerinde yüzey ölçü birimi
- AL
-
-
[isim]
Aldatma, düzen, tuzak, hile
-
[isim]
Aldatma, düzen, tuzak, hile
- AK
-
-
[isim]
Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
- "Benim bütün saçlarıma, senin sadece şakaklarına ak düşmüş." (Refik Halit Karay)
- "Ben kendi hesabıma bir parça Fransızca öğrenebilmek için akla karayı seçtim." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Ablak yüzlü, kısa kesilmiş ak sakallı bir adamdı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Beyaz leke
- "Bir gözünde ak var."
-
Bazı şeylerde beyaz bölüm
- "Yumurta akı."
- "Gözün akı."
-
[sıfat]
Temiz
-
[sıfat]
Dürüst
-
[sıfat]
Sıkıntısız, rahat
- "Ak günler göresin."
-
[isim]
Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
- AH
-
-
[isim]
İlenme, beddua
- "Ana baba ahını almak doğru değildir."
-
[ünlem]
(a:h) Sesin tonuna göre pişmanlık, öfke, özlem, beğenme, sevgi vb. duygular anlatan bir söz
- "Ah, ne güzeldi o Direklerarası'ndaki Ramazan ve Donanma geceleri!" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[ünlem]
(a:h) Ağrı, acı duyulduğunda söylenen bir söz
- "Ah başım!"
-
[isim]
İlenme, beddua
- AB
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Su
-
[isim]
Su
- AS
-
-
[isim]
Kakım
-
[isim]
Kakım
- AY
-
-
[isim]
Dünyanın uydusu olan gök cismi, kamer
-
Art arda gelen iki yeni ay arasında geçen süre
-
Yılın on iki bölümünden her biri
- "Mart ayı. Nisan ayı. Mayıs ayı."
-
Bir ayın herhangi bir gününden ertesi ayın aynı gününe kadar geçen veya yaklaşık otuz gün olarak kabul edilen süre
- "Bu iş ancak üç ayda biter. Temiz iş altı ayda çıkar."
-
[isim]
Dünyanın uydusu olan gök cismi, kamer
- AŞ
-
-
[isim]
Yemek
-
[isim]
Yemek
- AĞ
-
-
[isim]
İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü
- "Balık ağı. Tenis ağı."
-
Örümcek vb. hayvanların salgılarıyla oluşturdukları örgü
-
Ulaşım ve iletişim gibi alanlarda ülkenin her yerine yaygınlaştırılmış şebeke
- "Cumhuriyetin onuncu yılında ülkemiz demir ağlarla örülmüştü."
-
Tuzak
- "Onu, ağına düşmüş bir av gibi ne öldürdü ne ondurdu." (Samiha Ayverdi)
-
Oyun alanını ortadan ikiye bölen veya kale direkleri arkasına gerilen, iple yapılmış örgü
-
Çaprazlama örgü ile yapılan ve kale direkleri arkasına gerilen örgü, file
-
[isim]
İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü
- AD
-
-
[isim]
Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim: Çocuk, kedi, ağaç, düşünce, iyilik, Ahmet, Ertuğrul birer addır
- "Adını İstanbul mektubu koyacaktım bu yazının, sonra düşündüm, beğenmedim." (Nurullah ataç)
- "Onun adı çıkmış yoksa fena adam değil."
- "Artık o yana bir daha gelme, adın çıktı dokuza, inmez sekize, demedim miydi?" (Burhan Günel)
- "Böyle bir şey yazmaya kalkarsam adım deliye çıkacak." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herkesçe tanınmış veya işitilmiş olma durumu, ün, nam, şöhret
- "Nafile, üzerime varmayın, ad vermem."
- "O, dünya tıp tarihine adı geçmiş bir doktorumuzdu."
- "Benim adımı ver, o senin işini yapar."
-
Anılacak değer, önem
- "Bir baş soğanın da adı mı olurmuş?"
-
Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, isim
-
[isim]
Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim: Çocuk, kedi, ağaç, düşünce, iyilik, Ahmet, Ertuğrul birer addır
- AZ
-
-
[sıfat]
Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik
- "Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Saçlarının tamamı ağarmış. Az buz değil üç yılı doldurduk birlikte." (Ayşe Kulin)
- "Sen de az değilsin, muziplikte ona taş çıkartırsın."
- "Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak
-
[sıfat]
Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik
- AÇ
-
-
[sıfat]
Yemek yemesi gereken, tok karşıtı
- "Aç ne yemez, tok ne demez." (Divanü Lügati't-Türk)
- "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştım." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yiyecek bulamayan kimse
- "Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Gözü doymaz, haris
- "Ne aç adam."
-
Çok istekli, hevesli
-
[zarf]
Karnı doymamış olarak
- "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense." (Orhan Kemal)
-
[sıfat]
Yemek yemesi gereken, tok karşıtı
- AT
-
-
[isim]
Atgillerden, binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan, tek tırnaklı hayvan
- "... büyüklerin 'içinde at koştur' diye tarif ettikleri taşlık ve sofaları vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Karnım doydu ama gözüm doymadı der, atın ölümü arpadan olsun da der; yer bir tatlı daha ..." (Zeyyat Selimoğlu)
-
Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biçiminde hareket eden taş
- "Ben onunla at oynatamam."
-
[isim]
Atgillerden, binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan, tek tırnaklı hayvan
- AV
-
-
[isim]
Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi
- "Av köpeği avdan kalmaz."
- "Ava giden avlanır."
- "Dedemler silahlanıp dağlarda eşkıya avına çıkmışlar domuz avına çıkar gibi." (Tarık Dursun K)
-
Bir hayvanın bir başka hayvanı yemek için yakalaması
-
Bu yollarla yakalanan hayvan
-
Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse
-
[isim]
Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi
- AF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama
- "Efendimiz, af buyurun, boynumuz kıldan incedir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılmaz." (Anayasa)
- "Yalvardım, af diledim, barıştık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Mazur görülme
- "Bu görevden affımı dilerim."
-
Görevden çıkarılma
- "Kardeşinin vazifeden affı kararlaşmış."
-
[isim]
Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama