Başında u olan 4 harfli 71 kelime var. U harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde u harfi olan kelimeler listesine ya da sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında u bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

URUP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Arşının sekizde biri uzunluğundaki ölçü

UZAK

  1. [sıfat] Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
    • "Mualla, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." (Peyami Safa)
    • "Çocuklar ilk günü senden uzak durmuşlardı, nasıl bir kişi olduğunu kestiremiyorlardı." (Tarık Dursun K)
    • "Ben uzak düşmemeye çalışır, karşılarında bir yere ilişirdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Arada çok zaman bulunan
    • "Uzak bir gelecekte neler olacağı bilinmez."
  3. Eli, gücü veya hükmü yetişmez
    • "O böyle işlerden pek uzaktır."
  4. İhtimali az olan
    • "Ben bu işi çok uzak görüyorum."
  5. Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan
    • "Ne iyi! Sizinle birlikte uzak şeylerden bahsedebileceğiz." (Peyami Safa)
  6. [isim] Yakın olmayan yer
    • "Fazla uzağa gitme."

URBA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Giysi
    • "Hemen belli olsun diye beyaz urbalar giyindi." (Nezihe Araz)

ULUM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilimler, ilimler

ULAK

  1. [isim] Haberci, haber veren kimse
    • "Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı." (Nezihe Araz)

UFAK

  1. [sıfat] Boyutları normalden küçük
    • "Ufak ev."
  2. Yaşça daha küçük olan
    • "İki ufak çocuk konuşarak Fener'e doğru gidiyor." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Makam, derece bakımından geri olan
    • "Ufak bir memuriyet de olsa olurdu." (Orhan Kemal)
  4. Önemsiz, çok az
    • "Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı." (Reşat Nuri Güntekin)

UÇUŞ

  1. [isim] Uçma işi veya biçimi
    • "Koca mermi bölüğün siperine doğru istikamet aldı, havadan onun uçuşunu takip eden gözler iri dairelerle açılmıştı." (Falih Rıfkı Atay)

UMAR

  1. [isim] Çare

UMRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke'nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme

UŞAK

  1. [isim] Çocuk
    • "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
    • "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
  3. Erkek hizmetçi
    • "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Tayfa
    • "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)

UTÇU

  1. [isim] Ut yapan veya satan kimse
  2. Ut çalan kimse, udi

UFUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yıldızın batması
  2. Ölme

UYUZ

  1. [isim] Uyuz böceğinin, üst derinin altına girerek yaptığı kaşındırıcı, bulaşıcı bir deri hastalığı
    • "Ne söyleyeceksen söyle Allah aşkına, uyuz etme insanı." (Atilla İlhan)
  2. [sıfat] Bu hastalığa tutulmuş olan
    • "Uyuz köpekler gibi ne arkadan geliyorsun?" (Salâh Birsel)
  3. Hareketli, canlı olmayan, uyuşuk, pısırık, miskin kimse
    • "Bu uyuz, can acısından bağıracaktı, ağzı açıldı; ama sesi çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)

UÇLU

  1. [sıfat] Ucu olan, ucu çıkan
    • "Bu iki uçlu davanın ise bence bir tek hedefi vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Filtreli (sigara)

USUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kökler, asıllar
  2. Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri

UYUR

  1. [sıfat] Uyuyan
  2. Durgun (su)

UĞRA

  1. [isim] Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un

USLU

  1. [sıfat] Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı
    • "Uslu ve çekingen huyum ne kendimi ne de nafakamı herhangi bir sert hareketle savunmaya asla müsait değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sizin gitmeyeceğinizi bildiği için uslu oturacaktır." (Aka Gündüz)
  2. [zarf] Uysal bir biçimde
  3. Akıllı, zeki
    • "Gören bizi sanır deli / Usludan yeğdir delimiz." (Anonim şiir)

ULUS

  1. [isim] Millet
    • "Doğrulup gürlüyorsun yeryüzünde yeniden / Her silkinen, kalkınan, kurtulan ulusla sen." (Behçet Kemal Çağlar)

UCUZ

  1. [sıfat] Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı
    • "Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Bizim tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimiz bu fıkrayı anlatırken o hâlâ bu işten ucuz kurtulmuş olmasının heyecanını duyardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Tezgâhtarlık, figüranlık derken kendini satmasını bilememiş, ucuza gitmişti." (Necati Cumalı)
    • "Hem arabayı ucuza kapattım hem sağlama bağladım." (Aka Gündüz)
  2. Az emekle elde edilen
    • "Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk." (Burhan Felek)
  3. Adi, bozuk
    • "Bu gerçeği dile getirenleri felaket habercisi diye nitelemek ancak ve sadece ucuz politikacı ağzına yakışır." (Aydın Boysan)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü