Sonunda t olan 6 harfli 461 kelime var. T harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da başında t harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EBONİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde
-
[isim]
Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde
- İŞARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im
- "Noktalama işaretleri."
- "Annem eliyle, yüzüyle ne biçim işaret etti babama bilmiyorum ama hiç ses çıkarmadılar." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Başı ile evet işareti verdi." (Aka Gündüz)
- "Bu baş sallayışını bir tasdik işareti sayıp konuşmaya devam etti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Belirti, gösterge, alamet
- "Ben, yalnız bir noktaya işaret etmekle iktifa edeceğim." (Atatürk)
-
El, yüz hareketleriyle gösterme
- "Artık işaretleri bırakmış, konuşuyor, bir taraftan da saçlarını düzeltiyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im
- RİAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayma, saygı, ağırlama, itibar etme
- "Hakka riayet etmezsek sonra işimiz ters gider." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Uyma, boyun eğme
- "Edep ve erkâna riayet lazım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sayma, saygı, ağırlama, itibar etme
- CENNET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dinî inanışlara göre dünyada iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak, behişt
- "Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni." (Yunus Emre)
- "Bu cennet gibi yerler gözümde zindan kesiliyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Herhangi bir şeyden fazlasıyla bulunan yer
- "Kitap cenneti."
-
[sıfat]
Çok güzel, huzur veren (yer)
- "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?" (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Dinî inanışlara göre dünyada iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak, behişt
- EMANET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia
- "Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar." (Salâh Birsel)
- "Bavullarımı otele emanet bıraktım."
- "Değirmenimi evvel Allah, sonra size emanet ediyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse ile birine gönderilen şey
- "İstanbul'dan getirdiğim emanetinizi akşam benden alınız."
-
Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer
-
Can, ruh
- "Allah emanetini alsın da kurtulayım."
-
[isim]
Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia
- KOLOİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı, billursu karşıtı
-
[isim]
Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı, billursu karşıtı
- SIKLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırlık, yük
-
Sıkıntı
-
[isim]
Ağırlık, yük
- DİREKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Dolaysız, aracısız
- "İki devlet arasında direkt ilişki yok."
-
[zarf]
Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca
- "Bu otobüs direkt İstanbul'a gider."
-
[zarf]
Doğrudan, doğrudan doğruya
- "Sınıfını direkt geçen öğrenci."
-
[sıfat]
Dolaysız, aracısız
- FİYORT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Norveç, İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı, derin eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez
- "Yuvarlak dünyanın üstünde fiyortlar, berzahlar, limanlar doludur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Norveç, İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı, derin eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez
- USULET
- ...
- BİZZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Doğrudan doğruya kendisi
- "Vaziyeti yukardan ve bizzat takip etmek lazım geldi." (Atatürk)
-
[zarf]
Doğrudan doğruya kendisi
- NEFRİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Böbrek iltihabı
-
[isim]
Böbrek iltihabı
- UKUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ceza
-
[sıfat]
Çok çirkin
-
[isim]
Ceza
- EGOİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Bencil, hodbin
- "Sakat bir kadına tahammül edemeyecek kadar egoist miyim?" (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bencil, hodbin
- MİHNET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, üzüntü
- "Her mihnet kabulüm yeter ki / Gün eksilmesin penceremden." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[isim]
Sıkıntı, üzüntü
- SEYRET
-
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- "Kitapçı vitrinlerinde kendi eserlerini gördükçe durup hayran hayran seyrediyor." (Haldun Taner)
- "Sen şimdi curcunayı seyret!"
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- CÖMERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek, semih, ahi, bonkör
- "Elinden gelen her iyiliği yapar, cömerttir, ikramı çok sever." (Peyami Safa)
- "Size ne kadar cömert davranmış olduğunu kendiniz de biliyorsunuz." (Halide Edip Adıvar)
-
Verimli
- "Bu ülkede toprak bir masal sultanı kadar cömert." (Cemil Meriç)
-
[sıfat]
Para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek, semih, ahi, bonkör
- HAYDUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Silahlı soygun yapan kimse, eşkıya, şaki
- "Her insan öldüren serseri, haydut olmaz." (Aka Gündüz)
-
Yaramaz, sevimli çocuk
-
[isim]
Silahlı soygun yapan kimse, eşkıya, şaki
- SOFİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sofizmden yana olan kimse, düşünce vb
-
[sıfat]
Safsatacı, yanıltıcı
-
[isim]
Sofizmden yana olan kimse, düşünce vb
- HUKŞAT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Çengel atış
-
[isim]
Çengel atış