Başında s olan 7 harfli 638 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SARPLIK

  1. [isim] Sarp olma durumu

SEMİZOT
...
SİTAYİŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Övme veya övgü

SORUTMA

  1. [isim] Sorutmak işi

SUDANLI
...
SACAYAK

  1. [isim] Sacayağı
    • "Kimi kocaman kazanı sacayak şeklinde dizilmiş üç büyük taşın üstüne oturtmaya çalışıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

SELAMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Esen olma durumu, esenlik
  2. Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu
    • "İki şimşek çakıp bir gök gürlemeye görsün, o zaman selameti kaçışta buluruz." (Haldun Taner)
  3. Anlatıma temel olan düşüncenin her bakımdan doğru ve sağlam olması

SELÜLOZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bitkilerde hücre yapısının büyük bir bölümünü oluşturan kâğıt, yapay ipek ve patlayıcı maddelerin yapımında kullanılan bir karbonhidrat (C6H10O5)

SATILIŞ

  1. [isim] Satılma işi

SAVAŞMA

  1. [isim] Savaşmak işi, muharebe

SENİNKİ

  1. [sıfat] Senin olan, seninle ilgili olan
  2. [zamir] Kadınların kocalarından, kocaların karılarından söz ederken kullandıkları söz
  3. [zamir] Yakın çevremizde olan bir kimseden söz ederken kullanılan bir söz

SIÇRAMA

  1. [isim] Sıçramak işi
  2. Ayaklarla, birdenbire yeri teperek kısa süre havaya yükselme

SOKULMA

  1. [isim] Sokulmak işi

SELENDİ
...
SIKIŞIK

  1. [sıfat] Sıkışmış bir durumda olan
    • "Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" (Atilla İlhan)

SURNAME
...
SÜTUNLU
...
SİRAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
    • "Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Yazın korkunç sıtması, gökyüzüne ve gökyüzünün yıldızlarına kadar sirayet eden bu küçük kasabayı terke hazırlanıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yayılma, dağılma
    • "Vehbi'nin bu şüphesi büyüklere sirayete başladı, çocuk bu fırtınada başka köye gitmiş olamaz." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu dedikodular bizim eve bile sirayet etti." (Aka Gündüz)

SAVUŞMA

  1. [isim] Savuşmak işi

SELATİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sultanlar

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü