Sonunda r olan 5 harfli 465 kelime var. R harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde r harfi olan kelimeler listesine ya da başında r harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ASTAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat
- "Olmayacak nedenlerle yokuşa sürüyorlar adamı, işleri geciktiriyorlar ya da işin astarı yüzünden pahalıya geliyor." (Tahsin Yücel)
-
Sıvanacak, boyanacak yerlere boyadan önce sürülen kat
- "Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı? / Bütün iş ilk çekilen boyadadır, astarda." (Behçet Necatigil)
-
Gemicilikte bir şeyi sağlamlaştırmak için kullanılan bez, halat, ağaç vb
-
[isim]
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat
- CİĞER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Akciğerlerle karaciğerin ortak adı
- "Oturmuş kumar oynar / Ah ciğerimin köşesi." (Halk türküsü)
- "Mademki ... her baktığı insanın ciğerini dahi okuyordu, nasıl olup da etrafını saran mideci dalkavukların ikiyüzlülüğünü anlayamıyordu?" (Haldun Taner)
- "Ben böylelerinin ciğerinin içini bilirim, dedi. Bu kız hanım ölürse belki beni alır diye ümitlendi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Hayvanlarda akciğer, yürek ve karaciğerin oluşturduğu takım
-
Yürek, iç
-
[isim]
Akciğerlerle karaciğerin ortak adı
- NESİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düz yazı
- "Her millette olduğu gibi bizde de kelimeleri şiir canlandırmış, nesir sadece kullanmıştır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Düz yazı
- BEKAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti
-
[isim]
Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti
- FUJER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eğrelti otu
-
[isim]
Eğrelti otu
- KASIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Köşk
- "Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş." (Ahmet Ümit)
-
[isim]
Köşk
- KEMER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı
- "Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı." (Peyami Safa)
- "Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur." (Halide Edip Adıvar)
-
Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü
-
Emniyet kemeri
-
[sıfat]
Tümsekli
- "Kemer burun."
-
Kemiklerden oluşmuş tümsekli tavan
- "Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri."
-
Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı
-
İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı
- "Bu köprü sekiz kemer üzerinde, dört yüz yirmi dokuz metre uzunluğundadır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak
-
[isim]
Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı
- TERÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş
- "Fransız ihtilalinin teröründen kaçanlar da bunlara eklenmiş." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş
- DAKAR
- ...
- EKLER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçi krema ile doldurulmuş bir pasta türü
-
[isim]
İçi krema ile doldurulmuş bir pasta türü
- ENSAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler
-
[isim]
Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler
- KILIR
-
-
[isim]
Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga)
-
[isim]
Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga)
- SEMER
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
At, eşek, katır vb. hayvanların sırtına yerleştirilen, üzerine yük bağlanan veya binilen, iskeleti ağaçtan araç
- "Semere asılı bir sepeti çözüp ağacın uygun bir dalına astı." (Necati Cumalı)
-
Hamalların yük taşırken kullandığı deriden sırt yastığı, arkalık
-
Yukaç
-
[isim]
At, eşek, katır vb. hayvanların sırtına yerleştirilen, üzerine yük bağlanan veya binilen, iskeleti ağaçtan araç
- AKTAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân
-
İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt, tütün vb. satılan dükkân
-
[isim]
Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân
- BATAR
-
-
[isim]
Zatürre
-
[isim]
Zatürre
- MEĞER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Bilinmeyen, farkında olunmayan bir durum için kullanılan bir söz, meğerse, oysa, oysaki
- "Evinin şaşmaz düzenine, sürekli durgunluğuna meğer ne de alışmış?" (Atilla İlhan)
-
[bağlaç]
Bilinmeyen, farkında olunmayan bir durum için kullanılan bir söz, meğerse, oysa, oysaki
- POTUR
-
-
[isim]
Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon
- "Ayağında lacivert Karamürsel kumaşı bir potur vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kırmalı ve potlu
-
[isim]
Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon
- GÖZER
-
-
[isim]
Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur
-
[isim]
Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur
- BİZAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Tedirgin, bezmiş, usanmış, bezginlik getirmiş
- "Kendinden bizar, dünyadan, insanlardan, her şeyden bizar, eve döndü." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ayyaşlığımdan, sersemliğimden, aksiliğimden bütün müşterilerim, arkadaşlarım bizar oldular." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Tedirgin, bezmiş, usanmış, bezginlik getirmiş
- GURUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir
- "Aynı gururu, aynı gülünç itimadı aşkta da gösterirler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Bu acıya kendi sebebiyet verdiğini hissetmekten gurur duyuyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Genç, güzel bir kızın kendisinden hoşlandığını görmek, gururunu okşuyor." (Necati Cumalı)
-
Övünme
-
Kurum, çalım
-
[isim]
Kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir