Sonunda p olan 5 harfli 102 kelime var. P harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde p harfi olan kelimeler listesine ya da başında p harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NESEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soy, baba soyu
-
[isim]
Soy, baba soyu
- NİZİP
- ...
- POLİP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sölenterlerden, toplu veya tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan
-
Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen, yumuşak, telsel, genellikle saplı bir armut biçiminde ur
-
[isim]
Sölenterlerden, toplu veya tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan
- GAZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- "En önde Tevfik, en arkada cüce, birbirinin ayaklarına basarak Emine'nin gazabından sokağa fırladılar, karanlıkta birdenbire kayboldular." (Halide Edip Adıvar)
- "Sert kelimeler kullandı, köpürdü, gazaba geldi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- GARİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kimsesiz, zavallı
- "Sizin gibi modern bir sosyete adamının böyle düşünmesini garip buluyorum." (Mahmut Yesari)
- "Frankfurt caddelerinde en çok garibime giden insan, dilencisi olmuştur." (Ahmet Haşim)
-
Yabancı, gurbette yaşayan, elgin
-
Acayip
- "Yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti." (Atilla İlhan)
-
[ünlem]
Şaşılacak bir şey karşısında söylenen söz
- "Demek Bekir böyle utangaç bir çocukmuş. Garip!" (Atilla İlhan)
-
Dokunaklı, hüzün veren
- "Bir yabancı için dünyanın neresinde olursa olsun büyükşehir böyle garip bir yalnızlık duygusu veriyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kimsesiz, zavallı
- RATIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaş, nemli
-
[sıfat]
Yaş, nemli
- KEŞAP
- ...
- MUHİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Seven, sevgi besleyen, dost
-
[sıfat]
Seven, sevgi besleyen, dost
- CANİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yan, taraf
-
[isim]
Yan, taraf
- CAZİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alımlı
- "Gizli bir musikinin vezniyle dalgalanan ipekli maddeler gibi cazip, yumuşak ve tatlı idi." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Alımlı
- HİTAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme
- "Kötü konuşuyoruz, bilhassa tanımadıklarımıza hitap ederken tamamıyla kekeliyoruz." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme
- SİBOP
- ...
- NASİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin payına düşen şey
- "Acaba İstanbul'u bir daha görmek nasip olacak mı?" (Halide Edip Adıvar)
- "Herkes ondan haz veya hüzün, kendi nasibini alırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey
- "Türk'e ve Türk vatanına bir kurtuluş nasip ise onu gene Mehmetçiklerden beklemeliyiz." (Aka Gündüz)
- "Konaktaki hamamlardan halayıklar, hizmetçiler de nasiplerini alırmış." (Salâh Birsel)
- "Allah bana o rezaletle gelmeyi nasip etmesin, ölmek daha iyi." (Halide Edip Adıvar)
- "Hiçbir erkeğe nasip olmadığını iddia edeceğim hayat, hep kaçamaklarla dolu idi." (Refik Halit Karay)
-
Kısmet, talih, baht
- "Tembellerin nasibi aç kalmaktır."
-
Günlük kazanç
-
[isim]
Birinin payına düşen şey
- VACİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Müslümanlıkça yapılması gerekli olan
- "Kurban Bayramı'nda her zenginin kurban kesmesi vaciptir." (Burhan Felek)
- "Ayağın nasıl olup da mezbeleye atıldığını bulmak artık başhemşireye vacip olmuştur." (Haldun Taner)
-
Yapılması gerekli olan
-
[sıfat]
Müslümanlıkça yapılması gerekli olan
- LAKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- "Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- NİKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
- AKREP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saatin iki ibresinden küçüğü
- "Rengi kararmış bir saat; ne yelkovanı var ne akrebi." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Saatin iki ibresinden küçüğü
- RECEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay takviminin yedinci ayı, üç ayların birincisi
-
[isim]
Ay takviminin yedinci ayı, üç ayların birincisi
- TAKİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme
- "Hazım Aslan'ı, bir polis hafiyesi gibi günlerce takipten sonra bulmaya muvaffak oldum." (Halide Edip Adıvar)
- "Kocası okurken gözleriyle satırları takip ediyor, elleriyle boncuk çantasını ovalıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Ardınca gitme veya gelme
- "Çocuk, babasının kendisini takibinden memnun olmadı."
- "Bu yolu takip ederseniz eve varırsınız."
-
Kovuşturma, kovuşturulma
- "Savcılık, basın suçlarının takibinden sorumludur."
- "Modayı takip etmek."
-
İzinden gitme, uyma, izleme
- "Atatürk'ün düşüncelerini takip, gençliğin başlıca amacıdır."
- "Öğretmenin anlattıklarını takip etmek."
-
Geri çekilmekte olan düşmanı yok etmek için yapılan hareket
-
[isim]
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme
- PİKAP
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Küçük kamyon, kamyonet
- "Kamyonlar, pikaplar arka arkaya park etmiş duruyorlardı yan sokaklarda." (Çetin Altan)
-
Elektrikle veya pille çalışan, plak dinlemekte kullanılan araç
-
[isim]
Küçük kamyon, kamyonet