Sonunda n olan 4 harfli 81 kelime var. N harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde n harfi olan kelimeler listesine ya da başında n harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MARN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin değişik oranlardaki karışımından oluşan tortul kayaç, pekmez toprağı
-
[isim]
Çok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin değişik oranlardaki karışımından oluşan tortul kayaç, pekmez toprağı
- EMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güvenli
- "Gizli kitapları ve notları yok etmemiş yahut daha emin bir yere kaldırmamıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Onları kimsenin görmediğine emin olunca pervasız konuşmaya başladılar." (Mahmut Yesari)
-
Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz
- "Dağlar hiçbir zaman emin değildir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şüphesi olmayan
- "Pek büyük bir serveti olduğundan emin idiler." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi
- "Şehremini."
-
[sıfat]
Güvenli
- ALIN
-
-
[isim]
Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü
- "Bütün savaşlardan alnının akıyla çıkmış bir denizci. Hiç yenik düşmemiş." (Zeyyat Selimoğlu)
- "Alnımın ne kara yazısı varmış." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bazı şeylerin önü, ön yüzü
-
Karşı
- "Güneşin alnında durma."
-
Bir ocakta her türlü ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yüzeyi
-
[isim]
Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü
- EVİN
-
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp
-
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp
- KRON
-
-
[isim]
Çek para birimi
-
[isim]
Çek para birimi
- TREN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Demir yolunda yolcu ve yük taşımakta kullanılan, bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer
- "O gece Eskişehir'den son kalkan trenle Ankara'ya dönüyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Demir yolunda yolcu ve yük taşımakta kullanılan, bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer
- AMİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı
-
[isim]
Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı
- ERİN
-
-
[sıfat]
Ergen
-
[sıfat]
Ergen
- AMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
(ama:n) Yardım istenildiğini anlatan bir söz
- "Aman Allahım!"
- "Galiba bu sene soğuk aman dedirtecek." (Refik Halit Karay)
- "Evi satacakmışsın, aman derim!"
- "Teslim olan halka aman vererek hepsini evlerine yolladı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir suçun bağışlanmasının istendiğini anlatan bir söz
- "Aman, bir daha yapmam!"
-
Usanç ve öfke anlatan bir söz
- "Aman bırak beni! Aman, bu laflardan da bıktık!"
-
Rica anlatan bir söz
- "Aman, acele etmeli, vakit geçiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Dikkat çekmek için kullanılan bir söz
- "Aman, çocuğa iyi bakın!"
-
Çok beğenmeyi anlatan bir söz: Aman ne güzel şey! Bu anlamda kullanıldığında buna da edatı da getirilebilir
- "Aman da ne güzel şey!"
-
Şaşma anlatan bir söz
- "Aman efendim, bana öyle şeyler söyledi ki donakaldım."
-
[ünlem]
(ama:n) Yardım istenildiğini anlatan bir söz
- OĞAN
- ...
- STEN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
9 mm çapında, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek
-
[isim]
9 mm çapında, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek
- ASAN
- ...
- İÇİN
-
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- "Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Neden ve sonuç belirten bir söz
- "Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
-dan / -den dolayı, ... -dan / -den ötürü
- "Bu büyükşehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Özgü, ayrılmış
- "Sizin için bir kitap getirdim."
-
Düşüncesince, kendince, göre
- "Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat." (Burhan Felek)
-
Hakkında
- "Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var. Kağnılar için de bir çift sözüm var." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Oranla, göz önünde tutulursa
- "Bu şapka senin için büyük."
-
Karşılığında, karşılık olarak
- "Bu eşyalar için kaç lira ödediniz?"
-
Uğruna, yoluna
- "Neler yapmadık şu vatan için." (Orhan Veli Kanık)
-
Süre belirten bir söz
- "Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım." (Aka Gündüz)
-
Ant deyimleri yapan bir söz
- "Namusum hakkı için. Çocukların başı için."
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- MAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
- OZAN
-
-
[isim]
Sazla şiirler söyleyen halk şairi, âşık
- "Oralarda âşıklar, halkı coşturmak için ozanların kopuzlarını çalıyorlar." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Şiir yazan kimse, şair
-
[isim]
Sazla şiirler söyleyen halk şairi, âşık
- TEİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde
-
[isim]
Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde
- IŞIN
-
-
[isim]
Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti, şua
-
Işınetkin özdeklerin saçtıkları alfa, beta, gama ışınlarından her biri
-
Bir noktadan çıkıp sonsuza giden yarım doğrulardan her biri
-
[isim]
Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti, şua
- ALAN
-
-
[isim]
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
-
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran
-
Yüz ölçümü
-
Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer
-
Bir çalışma çevresi
- "Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır." (Nurullah ataç)
-
İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu varsayılan uzay parçası
- "Yer çekimi alanı. Mıknatıs alanı. Elektrik alanı."
-
Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü
-
Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha
-
[isim]
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
- MAUN
-
-
[isim]
Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju (Swietenia mahagoni)
-
Bu ağacın parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilalanan kerestesi
-
[sıfat]
Bu keresteden yapılan
- "Parası olsa o deminki maun yemek odası takımını üç bin dokuz yüze koparıverirdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju (Swietenia mahagoni)
- EREN
-
-
[isim]
Ermiş
- "Bu adam vaktinin en büyük erenlerindendi." (Ömer Seyfettin)
-
Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse
-
[isim]
Ermiş