Sonunda m olan 5 harfli 324 kelime var. M harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde m harfi olan kelimeler listesine ya da başında m harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAYIM
-
-
[isim]
Yayma işi
-
Kitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir
- "Kitap ve gazete yayımı işi bizim can davamızdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılması, neşir
-
[isim]
Yayma işi
- BABAM
-
-
bir seslenme sözü
- "Türk babanın ve Türk ananın çocuğu Türktür." (Anayasa)
- "Bizim bu Kayabaşı'nda birçok zanaat, babadan oğla aktarılır." (Tarık Dursun K)
- "Sen bildiğini söyle babam, alt yanını ben getiririm."
- "Sacit bu hususta da babasına çekmişti." (Peyami Safa)
-
tekrarlanan iki emir kipi arasına getirilerek işin sürekliliğini anlatmaya yarayan bir söz
- "Bunlar babadan oğla doktordurlar."
- "Git babam git, yol bitmez ki..."
-
bir seslenme sözü
- CUDAM
-
-
[isim]
Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse
- "Adam değil, cudam!"
-
[isim]
Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse
- KADİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başlangıcı olmayan, eski, ezelî
-
[sıfat]
Başlangıcı olmayan, eski, ezelî
- LÜZUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerek, gereklik, gereklilik, icap
- "Sizden saklamaya lüzum yok, dedi." (Refik Halit Karay)
- "Bütün bunlardan bahsetmeye lüzum görmedim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Gerek, gereklik, gereklilik, icap
- RAKIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yükselti
-
[isim]
Yükselti
- VAKUM
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Boşluk
-
[isim]
Boşluk
- MİYOM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kas dokusu uru
-
[isim]
Kas dokusu uru
- KUDÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mehter takımlarında ve tekkelerde kullanılmış olan, metal kâseli, küçük iki davuldan oluşmuş usul vurma aracı
-
[isim]
Mehter takımlarında ve tekkelerde kullanılmış olan, metal kâseli, küçük iki davuldan oluşmuş usul vurma aracı
- NADİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaptığı bir davranıştan pişmanlık duyan, pişman
- "Bunlar denizden çıktıklarına nadim olarak yine denize dönmeye karar verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yaptığı bir davranıştan pişmanlık duyan, pişman
- SAĞIM
-
-
[isim]
Sağma işi
-
Süt veren hayvan
- "Onun epey sağımı var."
-
[isim]
Sağma işi
- TAŞIM
-
-
[isim]
Kaynama sırasında taşma
-
[isim]
Kaynama sırasında taşma
- ALLEM
-
-
[isim]
"Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak" anlamıyla allem etmek kallem etmek deyiminde geçen bir söz
- "İhtiyarın üç aylıkları aldığı günler çıkagelir, allem edip kallem edip zavallının yarı maaşını çarpar kaçar." (Haldun Taner)
-
[isim]
"Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak" anlamıyla allem etmek kallem etmek deyiminde geçen bir söz
- HARAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı
- "Uyku bana haram oldu."
-
Yasak
-
[sıfat]
Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı
- HAREM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı
- "Harem, ihtiyar hatunların bembeyaz patiska sedirli küçük köşe odalarında kalmıştı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bu bölümde oturan kadınların hepsi
-
Karı, eş
- "... gelen doktormuş, bizim doktor Hüsnü Bey... Haremim hastalanmış da." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı
- KIYAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İslam inancına göre, ölümden sonra yeniden dirilip ayağa kalkma
-
Namazda ayakta durma
-
Ayağa kalkma, ayakta durma
-
Bir işe girişme, kalkışma, teşebbüs etme
-
Ayaklanma, başkaldırma, karşı gelme
- "Planlı ihtilalin, planlı kurtuluş, kıyam ve savaşının ilk basamağı buydu." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
İslam inancına göre, ölümden sonra yeniden dirilip ayağa kalkma
- BİÇİM
-
-
[isim]
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkal
- "İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." (Salâh Birsel)
- "Onlara bu yaşta biçim verecek olan hocaları, ana babaları, büyük yaşta akrabalarıdır." (Burhan Felek)
- "Bir biçimine getirip benimle Samim'e de veriştiriyormuş." (Salâh Birsel)
-
Yakışık alan şekil, uygun şekil
- "Söylediklerimden çok, söyleyiş biçimi etkili oluyor kalabalığın üstünde." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir şeyin benzeri
-
Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form
-
Tarz
- "İngiliz biçimi ceketler, sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolonlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format
-
Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu
-
Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil
- "Gazel, mesnevi, rubai, sone birer şiir biçimidir."
-
[isim]
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkal
- DÜĞÜM
-
-
[isim]
İplik, ip, halat vb. bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum
- "Küpeşte tahtasının deliğinden de geçir, düğüm at." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Anlaşılamayan, çözülemeyen karışık durum
- "İçi ne kadar karışık olursa olsun, bu samimiyet her düğümü çözer." (Peyami Safa)
-
Edebî eserlerde çapraşık olguların çözümlenmeden önce toplandığı en büyük merak unsuru
-
Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan kararlı dalgalarda titreşim genliğinin sıfır olduğu noktalardan her biri
- "Ardışık iki düğüm arası bir yarım dalga uzunluğudur."
-
[isim]
İplik, ip, halat vb. bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum
- HEKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- "Hekim, ebenin kendi odasına geleceğini sandıysa doğru çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- İÇLEM
-
-
[isim]
Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun
- "Kuş sözcüğü bize canlı, havada uçan ve öten bir varlık anlatır; şu hâlde canlılık, uçuculuk ve ötücülük kuş kavramının içlemine giren niteliklerdir. Kartal, kırlangıç, tavuk ve öbür kuşlar ise birer kuş cinsi olduklarından bunun içlemini oluştururlar."
-
Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey
- "Onları gözünde büyüterek bilmem hangi gizli dinin esrarlı yasakları gibi gören, içlemlerini ve niteliklerini değiştiren benim." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun