Sonunda k olan 3 harfli 61 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SIK

  1. [sıfat] Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı
    • "Ağaçları sık bir bahçe. Sık saç."
  2. Çok bulunan, çok rastlanan
  3. [zarf] Kısa zaman aralıklarıyla, az aralıklarla
  4. [zarf] Aralıksız olarak, aralarında az aralık bırakarak
    • "Çiçekleri çok sık diktik."

TIK

  1. [isim] İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses

YAK

  1. [isim] Tibet'te, Asya'nın bazı yörelerinde yabani veya evcil olarak yaşayan, kılları uzun öküz türü, Tibet öküzü, Tibet sığırı (Bos grunniens)

ÇÜK

  1. [isim] Erkeklik organı

GIK

  1. [isim] Bazı deyimlerde geçen yansıma bir söz
    • "İstediğine sopa çeker, istediğini sürer, dünyanın anasını ağlatır, gene kimse gık diyemez." (Halide Edip Adıvar)

PEK

  1. [sıfat] Sert, katı
  2. Sağlam, dayanıklı
    • "İnsan gülden nazik, taştan pektir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  3. [zarf] Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
    • "Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  4. [zarf] Hızlı olarak
    • "Pek gittiği için çabuk yoruldu."

ÖRK

  1. [isim] Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip, örük

FEK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bozma, feshetme, kesme, ayırma, koparma

AŞK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
    • "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi." (Yunus Emre)
    • "Meltemler tanrısı aşka gelip bu yeni varlığı yelpazelemeye koyuldu." (Halikarnas Balıkçısı)

TEK

  1. [sıfat] Eşi olmayan, biricik, yegâne
    • "Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Tek bir kişi var."
  2. [isim] Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri
    • "Dirseği hafifçe dizime dokunuyor ve bir saçı, bir tek tel saçı kaşının ucuna sürünüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Tek bir kişi yok."
  3. [zarf] Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar
    • "Tek yesin de ne isterse yesin. Tek çalışsın da isterse arada yaramazlık da etsin."
  4. [zarf] Yalnızca
    • "Bunun için tek bir yol var."
  5. Hiç, hiçbir
    • "Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik." (Refik Halit Karay)
  6. İki ile bölünemeyen (sayı)
    • "Üç, beş, yedi ... tek sayılardır."

HIK

  1. [isim] Hıçkırırken boğazdan çıkan ses

ÇEK

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bir kimsenin, satın aldığı hizmet veya ürün karşılığında para yerine verdiği ve karşılığı banka hesabından ödenen yazılı belge

KÖK

  1. [isim] Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm
    • "Benliğe kök salan gönül bağlarını kim tarif edebilir?" (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu işi kökünden halletmek için kızını derhâl evlendirmeye karar vermişti." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
    • "Kelebeklerin kökünün kuruduğu bir dünyada çocuk istemem." (Tahsin Yücel)
    • "Bizimkilerin de amacı aynı / Doğan güneşle birlikte kökünüzü kazıyıp / Yeryüzünde bırakmamak izinizi." (Turan Oflazoğlu)
  2. Süsende olduğu gibi yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi
  3. Bazı şeylerde dip bölüm
    • "Diş kökü."
  4. Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane
    • "Üç kök maydanoz."
  5. Dip, temel, esas
    • "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu." (Halide Edip Adıvar)
  6. Kaynak, köken
    • "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  7. Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü
  8. Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür
  9. Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi
  10. Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer

DEK

  1. [edat] Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı veya yeri gösterir, kadar, değin
    • "Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor." (Zeyyat Selimoğlu)

YÜK

  1. [isim] Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi
    • "Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Onların hepsinde sanki bulundukları yere yük oluyorlarmış gibi utangaç ve ürkek bir hâl vardır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "... işgal altındaki memleketlere o günlerde sık sık ve kolaylıkla seyahat etmiş, yükte hafif pahada ağır eşya sokup çıkarmışlardır." (Halide Edip Adıvar)
    • "Şikâyet etmeden yükünü çektiği yitik bir yaşamı olmalıydı." (Çetin Altan)
  2. Bir şeyin ağırlığı
    • "Bunları gazetelere verebilirsem amcama yük olmaktan kurtulacağıma emindim." (Halide Edip Adıvar)
    • "Lokanta da her akşamki yükünü almaya başlamıştı." (Tarık Buğra)
  3. Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar
    • "Bir araba yükü odun."
  4. Eşya
    • "Bütün yükü bu bavul."
  5. Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
    • "Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz."
  6. Tedirginlik veren şey, engel
  7. Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı
  8. Yüz bin kuruşluk mal veya tutar
    • "Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin." (Tarık Buğra)
  9. Doğacak bebek
  10. Yüklük
    • "Haydi şu yüke giriver!.." (Sait Faik Abasıyanık)

LÖK

  1. [isim] Yedi yaşından büyük erkek boz deve
    • "Cabi Efendi, lök gibi karşılarına dikilmişti." (Ömer Seyfettin)

ROK
...
PİK

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Dökme demir, font

ÇOK

  1. [sıfat] Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı
    • "Bana matematik çok kolay geldi." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Mehmetçiğimiz ayrıca anıtlara layıktır. Onun köylere kadar anıtlaştırılmasını çok görmem." (Peyami Safa)
    • "Sonra, çok şükür biz de bu dünyada bir şeyler gördük, diyerek rahat rahat ölür." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. [zarf] Aşırı bir biçimde
    • "Ben annemi çok severim."

PAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Temiz
    • "Efendiler, bizim çehremiz her zaman temiz ve pak idi ve daima temiz ve pak kalacaktır." (Atatürk)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü