Sonunda h olan 5 harfli 60 kelime var. H harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da başında h harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FATİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zafer kazanan, fetheden (kimse)
- "Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Büyük ve önemli bir iş bitiren (kimse)
- "Gazinoya bir fatih olarak giriyorum." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
İslam devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan
- "Bizans fatihi kartal burunlu II. Mehmet ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim, birer dar çukura nasıl sığdılar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Zafer kazanan, fetheden (kimse)
- ERVAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ruhlar
- "Tozlar altında kalan divanı / Artık ervah okuyup ezberler." (Arif Nihat Asya)
-
[isim]
Ruhlar
- VECİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz, çehre
-
Yol, tarz
- "Saçlarını âdeti veçhile parmaklarıyla taradı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yüz, çehre
- TAMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açgözlülük
- "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Açgözlülük
- TALİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şans
- "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Şans
- DÜGAH
- ...
- TARİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz veya gün
- "19 Mayıs 1919, Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı tarihtir. O tarihte memleket karanlık günler yaşıyordu."
- "Bir yaş gelir ki ondan sonra ehemmiyet verdiğiniz şeyler tarihe karışmış yani hayattan çıkmıştır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilim
-
Bir konuyu geçmişi ve gelişimi içinde inceleyen anlatı
- "Sen bana bir ata yadigârısın, geçmişin tarihini saklayan kutsal bir tomarsın!" (Refik Halit Karay)
-
Tarih kitabı
- "Cevdet Paşa'nın Osmanlı Tarihi."
-
Tarih dersi
- "Ertesi gün, tarih imtihanı vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz veya gün
- REFAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- "Sağlığında borç içinde olmakla beraber müthiş bir refah havası içinde yüzen aile beş parasız kalıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- İKRAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tiksinme, iğrenme
-
[isim]
Tiksinme, iğrenme
- SİYAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- "İri siyah gözlerini kalın kaşlarıyla beraber kaldırdı." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Siyah ekmek."
-
Baskıda başka harflerden daha kalın görünen harf türü
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- GÜNAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
- "Seni göreyim söyleyeyim dedim de günah benden gitsin!" (Necati Cumalı)
- "Bedia'yı terk edersem büyük bir günah işlemiş olacağım." (Peyami Safa)
- "Bu mala bu kadar para vermek günah olur."
-
Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık
- "Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır."
-
Sorumluluk, vebal
- "Ben söyleyeyim de günah benden gitsin."
-
Kabahat, hafif suç
- "Bütün kusurları, günahları, kibar, asil bir güzellik şeklinde görülür." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal
- NEZİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Temiz, temiz ahlaklı
-
[sıfat]
Temiz, temiz ahlaklı
- SEMİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cömert
-
[sıfat]
Cömert
- NESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaldırma, hükümsüz bırakma
-
Arap harflerinin, basımda ve yazma kitaplarda en çok kullanılan çeşidi
-
[isim]
Kaldırma, hükümsüz bırakma
- EYVAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- "Eyvah, ne yer ne yâr kaldı!" (Abdülhak Hamit Tarhan)
-
[ünlem]
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
- SABUH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sabah vakti içilen içki
-
[isim]
Sabah vakti içilen içki
- FESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- "Fesih kararı."
-
Dağıtma, dağıtılma
- "Parlamentonun feshi."
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- ALLAH
-
-
[isim]
Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse
- "Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse
- MATAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan, mal, eşya vb. için küçümseme yollu bir söz
- "Kadının çantası da matah bir şey değil zaten." (Çetin Altan)
-
[isim]
İnsan, mal, eşya vb. için küçümseme yollu bir söz
- İŞTAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yemek yeme isteği
- "Derken, yavaş yavaş benim de iştahım kabarmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Cinsel istek veya arzu
-
[isim]
Yemek yeme isteği