Başında h olan 4 harfli 60 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HONA
-
-
[isim]
Erkek sığır
-
[isim]
Erkek sığır
- HARP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savaş
- "Birinci Dünya Harbi'nde de başıma gelmeyen kalmadı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Savaş
- HİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika
- "Gayet basit bir hile ile, saflığından istifade ederek işi başardı." (Refik Halit Karay)
- "Yarışmaların eski tadı kalmadı Sabri Bey, binbir türlü hile yapıyorlar." (Atilla İlhan)
-
Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma
- "Bu sütte hile var."
-
[isim]
Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika
- HINK
-
-
[isim]
"Karşısındakinin hareketlerini aynen taklit eden" anlamındaki hınk demiş burnundan düşmüş deyiminde geçen bir söz
-
[isim]
"Karşısındakinin hareketlerini aynen taklit eden" anlamındaki hınk demiş burnundan düşmüş deyiminde geçen bir söz
- HOŞT
-
-
[ünlem]
Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses
-
[ünlem]
Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses
- HINÇ
-
-
[isim]
Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz
- "Kendisini bırakıp gittiğimden dolayı uğradığı ihanetin hıncı ile pek kolay affetmeyecekti." (Refik Halit Karay)
- "Fakat bu kadarcık bir mukabeleyle bütün hıncını almış değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hıncını çıkarmak için başka vesileler arıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz
- HOPA
- ...
- HACI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman
-
Kudüs, Efes vb. kutsal bir yeri ziyaret etmiş olan Hristiyan
-
[isim]
Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman
- HURÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle yelken bezinden veya meşinden yapılmış büyük heybe
-
Çeşitli kumaşlardan yapılan, içerisine battaniye, yorgan vb. eşya konulan özel çanta
-
[isim]
Genellikle yelken bezinden veya meşinden yapılmış büyük heybe
- HARE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır
- "Uskumrunun hareleri daha sık, gözleri küçük oysa kolyozun hem hareleri daha taraklı hem gözleri daha patlak." (Oktay Rifat)
-
Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş
-
Çok sert taş, mermer
-
[isim]
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır
- HİNT
- ...
- HALK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aynı ülkede yaşayan, aynı uyrukta olan insan topluluğu
- "Türk halkı."
-
Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu
- "Yahudi halkı."
-
Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri
- "Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları."
-
Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü
- "Bütün köy halkı orada idi." (Ömer Seyfettin)
-
Yöneticilere göre bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu
- "Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir." (Orhan Veli Kanık)
-
Aydınların dışında kalan topluluk
- "Halktan bir adam."
-
[isim]
Aynı ülkede yaşayan, aynı uyrukta olan insan topluluğu
- HAMT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'ya şükretme
-
[isim]
Tanrı'ya şükretme
- HARÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Harcanan para, masraf
-
Resmî işlerde devlet veznesine ödenen para
- "Tapu harcı. Mahkeme harcı."
-
Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı
-
Yapıda tuğla veya taşların örgüsünü sağlamlaştırmak, duvarları sıvamak için kullanılan, toprak, saman, kum, kireç, çimento vb. şeyleri su ile kararak yapılan karışım
- "Sıvanmış, boyanmış bir binanın tuğlaları arasındaki harcı göremeyiz." (Orhan Veli Kanık)
-
Bir yemeğin yapılmasında kullanılan ve tat veren maddelerin bütünü
- "Bu yemeğin harcı pek iyi değil."
-
Giysiler dikilirken kullanılan tamamlayıcı veya süsleyici şeyler
-
Bahçıvanlıkta değişik nitelikteki toprak vb. maddelerin karıştırılmasıyla hazırlanmış toprak
-
[isim]
Harcanan para, masraf
- HALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- "Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- HANİ
-
-
[zarf]
"Nerede, ne oldu, nerede kaldı" anlamlarında kullanılan bir soru sözü
- "Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede?" (Ziya Gökalp)
- "Garson, hani ya kahve nerede ? Bir saattir bekliyorum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Arkasından, hanidir gizlediği ağır bir suçu itiraf edermiş gibi fısıltıyla ekledi." (Atilla İlhan)
-
Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz
- "Nevin geçen sene kolunda bir ağrı duymuştu hani." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz
- "Hani uykun vardı?" (Orhan Kemal)
-
Bazen "bari" anlamında kullanılan bir söz
- "Hani, benim kim olduğumu bilmese."
-
"Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Benim sormam hani yarenlik olsun, anlarsınız ya!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
"Nerede, ne oldu, nerede kaldı" anlamlarında kullanılan bir soru sözü
- HART
-
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
- HAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir şeyi olan, elinde bulunduran, taşıyan
- "Ehemmiyeti haiz bir mesele."
- "Haiz olduğu vasıflar bizim için uygundur."
-
[sıfat]
Bir şeyi olan, elinde bulunduran, taşıyan
- HUŞU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alçak gönüllülük
-
Tanrı'ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma
- "Süleymaniye'yi olduğu kadar Köln katedralini de aynı huşu ile tavaf ettiklerini gözlerimle gördüm." (Haldun Taner)
-
[isim]
Alçak gönüllülük
- HALA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Babanın kız kardeşi, bibi
-
[isim]
Babanın kız kardeşi, bibi