Başında g olan 5 harfli 235 kelime var. G harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde g harfi olan kelimeler listesine ya da sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında g bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GAFİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aymaz
- "Ben gafil bir kız değilim." (Aka Gündüz)
- "Nasıl sinsice yaklaşmıştı baykuş, düşmanlarını nasıl gafil avlamıştı." (Cemil Meriç)
- "Atatürk bizden ayrılınca öbür sınıflara da girmiş. Fakat onlar bizim gibi önceden hazırlanmadıklarından gafil avlanmışlar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Aymaz
- GÖZDE
-
-
[sıfat]
Benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle üstün tutulan, beğenilen, önem verilen (kimse veya şey)
- "Türkü tabii o zamanlar en gözde bir meslek olan ve kızının kabul ettiği 'Kâtibim' türküsü ile biterdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Önemli bir kimsenin beğendiği kadın
-
[sıfat]
Benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle üstün tutulan, beğenilen, önem verilen (kimse veya şey)
- GÖZÜM
-
-
gözümün nuru
- "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
- "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
-
gözümün nuru
- GEDİK
-
-
[isim]
Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne
- "Duvar gediği."
-
Dağ geçidi
-
Boşluk, eksiklik
- "... kanunların gediğinden alabildiğine yararlanıp küpünü doldurmuş bir açıkgözdü." (Haldun Taner)
-
Güçlük, güç durum
- "Gedikten kurtulmak."
-
Yarma saldırısında düşman mevzilerinde açılan yer
-
Bir işi yapmak, bir şeyden yararlanmak yolunda verilen hak, imtiyaz
-
Eksik dişli
-
[isim]
Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne
- GONCA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk
-
[isim]
Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk
- GÜDÜL
- ...
- GUGUK
-
-
[isim]
"Tek başına kalmak veya oturmak" anlamında kullanılan guguk gibi kalmak veya guguk gibi oturmak deyimlerinde geçer
-
[isim]
"Tek başına kalmak veya oturmak" anlamında kullanılan guguk gibi kalmak veya guguk gibi oturmak deyimlerinde geçer
- GAZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- "En önde Tevfik, en arkada cüce, birbirinin ayaklarına basarak Emine'nin gazabından sokağa fırladılar, karanlıkta birdenbire kayboldular." (Halide Edip Adıvar)
- "Sert kelimeler kullandı, köpürdü, gazaba geldi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- GURUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay, güneş, yıldız vb. gök cisimlerinin ufkun altına inmesi
- "Gurup etti güneş dünya karardı." (Niğdeli Hikmet)
-
Güneşin batması, batış
- "Git bu mevsimde gurup vakti Cihangir'den bak." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Ay, güneş, yıldız vb. gök cisimlerinin ufkun altına inmesi
- GEOİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yerkürenin geometrik olmayan gerçek biçimi
-
[isim]
Yerkürenin geometrik olmayan gerçek biçimi
- GEVEN
-
-
[isim]
Baklagillerden, çok yıllık, bazı türlerinden kitre denilen zamk çıkarılan, dikenli bir çalı, keven (Astragalus)
-
[isim]
Baklagillerden, çok yıllık, bazı türlerinden kitre denilen zamk çıkarılan, dikenli bir çalı, keven (Astragalus)
- GAYUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gayreti olan, gayretli, çok çalışkan
- "O makama daha gayur bir zat münasip düşüyordu." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Gayreti olan, gayretli, çok çalışkan
- GİDİM
- ...
- GÜMEÇ
-
-
[isim]
Bal peteğini oluşturan altı köşeli gözeneklerden her biri
-
[isim]
Bal peteğini oluşturan altı köşeli gözeneklerden her biri
- GEREN
-
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak
- GÖNÜL
-
-
[isim]
Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
- "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
- "İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?" (Yusuf Ziya Ortaç)
-
İstek, arzu
- "Okumaya gönlün var mı?"
- "Çok yüklendiler zavallıya, biraz da gönlünü almalı..." (Tarık Buğra)
- "Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi." (Cahit Uçuk)
- "İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
- GÜZÜN
-
-
[zarf]
Güz mevsiminde, sonbaharda
-
[zarf]
Güz mevsiminde, sonbaharda
- GÖVDE
-
-
[isim]
Bir şeyin asıl bölümü
- "Bir tepsi baklavayı gövdeye indirdikten sonra..." (Tarık Buğra)
-
İnsan bedeninde baş, kol ve bacaklar dışında kalan bölüm
-
Hayvanlarda baş, ayak ve kuyruktan, ağaçlarda kök ve dallardan geri kalan bölüm
-
Kesilmiş hayvanın, sakatatları alındıktan sonraki durumu
-
Ad ve fiil köklerinden yapım ekleriyle türetilmiş kelime
- "Evli (ev-li), inanç (inan-ç), sevdirmek (sev-dir-mek)."
-
[isim]
Bir şeyin asıl bölümü
- GÜREŞ
-
-
[isim]
Belli kurallar içinde, güç kullanarak iki kişinin türlü oyunlarla birbirinin sırtını yere getirmeye çalışması
- "Daha bir hafta evvel koruda güreş ederek onu, yere yıkmıştı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Belli kurallar içinde, güç kullanarak iki kişinin türlü oyunlarla birbirinin sırtını yere getirmeye çalışması
- GELİN
-
-
[isim]
Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın
- "Bin türlü dedikodu içinde ben oraya gelin gittim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu küçük armağanın anlamı, günü gelince kendisi gibi telli duvaklı gelin olması için uğur getirmesi dileğiydi gelinin." (Necati Cumalı)
-
Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın
-
[isim]
Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın