Başında g olan 3 harfli 31 kelime var. G harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde g harfi olan kelimeler listesine ya da sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında g bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÜM

  1. [isim] Derinden ve patlayıcı yankılı gürültü
    • "Kapı güm diye kapandı."
    • "Göğsünün nasıl güm güm attığını fark eder, ne olur diye meraka düşmekten kendini alamazdı." (Necati Cumalı)
    • "Ama sözleri motor gürültüsünün içinde güme gitti." (Haldun Taner)

GIR

  1. [isim] Söz, lakırtı
  2. [sıfat] Yalan, uydurma

GÖL

  1. [isim] Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü
    • "Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu." (Necati Cumalı)
  2. Yapay su birikintisi

GOL

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Futbol, hentbol, hokey ve buz hokeyi maçlarında topun kaleye sokulmasıyla kazanılan sayı
    • "Kısacası biz kendimizi yerden yere atar, akınlar durdurur, goller kurtarır, ona paslar sunardık." (Haldun Taner)

GAZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tül

GÜN

  1. [isim] Güneş
    • "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
    • "O geceyi çok rahatsız geçiren Rıza ertesi sabah gün ağarırken kalktı." (Haldun Taner)
    • "Doktordan gün almam gerekir."
    • "Değişiveren şartlar karşısında gün doğmadan neler doğar diye düşündüğü çok olmuştu." (Ayşe Kulin)
  2. Güneş ışığı
    • "Beş yaşından iki gün aldı."
    • "Süleyman kâhya gün atıncaya kadar çadırların arasında dolaştı." (Yahya Kemal)
    • "Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim?" (Zeyyat Selimoğlu)
  3. Gündüz
    • "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş." (Haldun Taner)
  4. Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
    • "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da." (Necati Cumalı)
  5. İçinde bulunulan zaman
    • "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. Zaman, sıra
    • "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık." (Haldun Taner)
  7. Çağ, devir
  8. İyi yaşanmış zaman
    • "Zavallı, gün görmedi."
  9. Bayram niteliğinde özel gün
    • "Bugün Fransızların günü imiş."
  10. Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
    • "Yarın Ayşe Hanım'ın günü."
  11. Tarih

GRİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kül rengi, boz renk
  2. [sıfat] Bu renkte olan

GAK

  1. [isim] Karganın çıkardığı ses

GÜÇ

  1. [sıfat] Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül
    • "Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti."
    • "Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı?" (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Bugünkü hâlimizle tabiatın sırlarını kavrayamayacağımızı düşünmek bizi sinirlendiriyor, gücümüze gidiyor." (Nurullah ataç)
  2. [zarf] Zorlukla
    • "Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

GIK

  1. [isim] Bazı deyimlerde geçen yansıma bir söz
    • "İstediğine sopa çeker, istediğini sürer, dünyanın anasını ağlatır, gene kimse gık diyemez." (Halide Edip Adıvar)

GÖT

  1. [isim] Anüs
  2. Alt taraf, dip
  3. Kaba et, kıç, popo
  4. Güç veya yüreklilik

GEN

  1. [sıfat] Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde "kenarlı" anlamıyla kullanılan bir söz

GÖZ

  1. [isim] Görme organı
    • "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
    • "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
  2. Bazı deyimlerde, görme ve bakma
    • "Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin."
    • "O sıralar Avrupa'da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu." (Nadir Nadi)
    • "Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu." (Atilla İlhan)
    • "Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı." (Ayla Kutlu)
  3. Bakış, görüş
    • "Bu sefer alacaklı gözüyle baktım."
    • "Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
    • "Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?" (Tarık Buğra)
  5. Delik, boşluk
    • "İğnenin gözü."
    • "Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Çekmece
    • "Masanın gözleri."
  7. Terazi kefesi
  8. Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar
    • "İnsanı gözle yiyip bitirirler." (Ömer Seyfettin)
  9. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
    • "Gözden düşmek. Göze girmek."
  10. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
    • "Göz aşısı."
  11. Bölüm, hane
    • "Dama tahtasında altmış dört göz vardır."
  12. Bazı yaraların uç bölümü
    • "Çıbanın gözü."

GAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu
    • "Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk." (Yahya Kemal Beyatlı)

GAG

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bakınız gülüt

GİZ

  1. [isim] Sır
    • "O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini." (Necati Cumalı)

GAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tasa, kaygı, üzüntü
    • "Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?" (Karacaoğlan)
    • "Gam çekme güzel, nasılsa baharın sonu yazdır." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
    • "Şu anda bile ölsem gam yemem." (Haldun Taner)

GEZ

  1. [isim] Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
    • "Bağ hendeğine sinip tüfeği geze aldım." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik

GÖK

  1. [isim] İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza
    • "Hele futbolcuları göklere çıkarmak, golleri ballandıra ballandıra anlatmak ölçüsüzlük ve basitliktir." (Haldun Taner)
    • "Merhaba dostum / Seni gökte ararken / Yerde buldum." (Behçet Necatigil)
  2. Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, sema
    • "Süngülerini, çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Biz Anadolu'nun ortasına gökten zembille mi indik?" (Orhan Seyfi Orhon)
  3. Gökyüzünün, denizin rengi, mavi veya yeşile çalan mavi
  4. [sıfat] Bu renkte olan
  5. [sıfat] Olgunlaşmamış
    • "Uzun süren bir kışın karları, soğukları altından fışkıran gök ekinler..." (Ahmet Kabaklı)

GÖR
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü