Başında b olan 4 harfli 111 kelime var. B harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde b harfi olan kelimeler listesine ya da sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında b bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BACA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol
- "Kırlangıçlar daha çok sahildeki apartmanların bacalarında, pencere pervazlarında barınıyorlar." (Haldun Taner)
-
Su yolu, lağım, maden ocağı vb. yer altı yapılarının hava deliği
-
Çatı penceresi
-
[isim]
Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol
- BATI
-
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- "En batıda sarı, iki yüksek tepeli bir dağ." (Halide Edip Adıvar)
-
Bulunulan yere göre güneşin battığı yönde olan bölge, garp
-
Güneşin 22 Martta ve 23 Eylülde battığı nokta
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- BİLE
-
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- "Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Birlikte
-
[zarf]
Üstelik
- "Konuşmadılar bile."
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- BAZI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Birtakım, kimi
- "Bazı Türkler oraya eğlenmeye giderler." (Ömer Seyfettin)
- "Bizimkisi komşuluk gayreti dedi, içinden de ne demişler? Bazı dingil döner bazı teker." (Ncmettin Halil Onan)
-
[zarf]
Bazen
- "Bazı, mağazadan içeriye girinceye kadar kendimden geçerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Birtakım, kimi
- BEİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Engel, uymazlık
- "Seyyit Ali, Yani'ye planlarını üstünkörü anlatmakta beis görmedi." (Ömer Seyfettin)
-
Kötülük, zarar
-
[isim]
Engel, uymazlık
- BENT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bağ, rabıt
- "Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti." (Atilla İlhan)
-
Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm
-
Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
- "Bentler, hakikaten Osmanlı medeniyeti eserlerinden örnek verecek heybetli tesislerden imiş." (Ahmet Rasim)
-
Gazete yazısı
-
Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam
-
Kanun maddesi
-
[isim]
Bağ, rabıt
- BRİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düğmeyi iliklemek için kumaş veya iplikten yapılmış özel bir tür ilik
-
Nakış veya dantelde motifleri birleştiren bağ
-
Giysiyi çengele asmak için kullanılan, giysinin enseye yakın bölümünde yer alan ince şerit
-
[isim]
Düğmeyi iliklemek için kumaş veya iplikten yapılmış özel bir tür ilik
- BAHT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Olacakların, kaçınılmaz olduğunu belirleyen ilahî iradenin insan için veya bir toplum için çizdiği hayat tarzı, kader, talih
-
Şans
- "Ben Atatürk'ü birkaç defa görmek bahtına erenlerdenim." (Haldun Taner)
-
[isim]
Olacakların, kaçınılmaz olduğunu belirleyen ilahî iradenin insan için veya bir toplum için çizdiği hayat tarzı, kader, talih
- BEZE
-
-
[isim]
Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde
-
[isim]
Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde
- BROM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 35, atom ağırlığı 79,909, yoğunluğu 2,97 olan, deniz sularında az, bazı göllerde çok miktarda bulunan, kırmızı renkli, pis kokulu, zehirli, sıvı bir element (simgesi Br)
-
[isim]
Atom numarası 35, atom ağırlığı 79,909, yoğunluğu 2,97 olan, deniz sularında az, bazı göllerde çok miktarda bulunan, kırmızı renkli, pis kokulu, zehirli, sıvı bir element (simgesi Br)
- BAYT
- ...
- BİNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapı
- "Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır." (Burhan Felek)
-
Arapça fiil çatısını konu edinen bilim ve kitap
- "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur."
- "Düşüncelerini ne üzerine bina ediyorsun."
-
Çatı
-
[isim]
Yapı
- BANT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yapılış özelliğine göre sarma, yapıştırma vb. işlerde kullanılan düz, ensiz, yassı bağ, şerit, izole bant
-
Yara üzerine yapıştırılan özel olarak hazırlanmış ilaçlı küçük şerit
-
Ses alma aygıtlarında seslerin kaydı için kullanılan manyetik oksitli plastik veya selüloz şerit
-
[isim]
Yapılış özelliğine göre sarma, yapıştırma vb. işlerde kullanılan düz, ensiz, yassı bağ, şerit, izole bant
- BAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirli maddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş
- "Tekel bayisi. Gazete bayisi."
-
[isim]
Belirli maddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş
- BAZA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak
-
Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve şeklindeki kaide
-
Yatağın yerden yüksek olmasını sağlayan veya sandık olarak kullanılan boş bölmesi
-
[isim]
Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak
- BİBİ
-
-
[isim]
Hala
-
[isim]
Hala
- BİDE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı
-
[isim]
Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı
- BÜFE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
-
Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa
- "Kadınlar büfeye gidip bir şey yemek için bile kımıldamıyorlardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yiyecek, içecek, gazete, dergi vb.nin satıldığı küçük dükkân
- "Ben köşedeki büfeden size sandviç getirebilirim." (Peyami Safa)
-
[isim]
Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
- BERİ
-
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- "Biraz beriye geliniz."
-
[sıfat]
Bu uzaklıkta bulunan
- "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[edat]
-den bu yana
- "Kar sabahtan beri yağmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- BLÖF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı
- "Pokerde blöf yakalama meraklısı idi." (Tarık Buğra)
- "Komplo tertip edenlerin, meclise ve efkârıumumiyeye karşı, ordu ile yapmak istedikleri blöf meydana çıkarıldı." (Atatürk)
-
Karşısında kişiyi yanıltarak veya yıldırarak bir işten caydırmak için söylenen asılsız söz veya takınılan aldatıcı tavır, kurusıkı
- "Bu, bana bir blöften ziyade bir şantaj gibi görünüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı