Başında b olan 4 harfli 111 kelime var. B harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde b harfi olan kelimeler listesine ya da sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında b bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BUUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boyut
-
Uzunluk
-
[isim]
Boyut
- BİRİ
-
-
[zamir]
Bir tanesi
- "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bilinmeyen bir kimse
- "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Yüklem durumunda olan bir ad tamlamasının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatan bir söz
- "Kendisi vaktiyle arabacının biri idi."
-
[zamir]
Bir tanesi
- BANK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çoğunlukla parklarda ve bahçelerde oturulacak sıra
-
[isim]
Çoğunlukla parklarda ve bahçelerde oturulacak sıra
- BEİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Engel, uymazlık
- "Seyyit Ali, Yani'ye planlarını üstünkörü anlatmakta beis görmedi." (Ömer Seyfettin)
-
Kötülük, zarar
-
[isim]
Engel, uymazlık
- BİGA
- ...
- BONE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık
-
[isim]
Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık
- BELA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
- "Kumar, toplum için büyük bir beladır."
- "Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya." (Etem İzzet Benice)
- "Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları." (Azra Erhat)
- "Solda sıfırlar önemsiz sanılır ama sağda sıfırlar da öyle zaman gelir ki bela olur." (Aydın Boysan)
-
Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
- "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Hak edilen ceza
- "Allah belasını verdi."
-
[isim]
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
- BERN
- ...
- BÖLÜ
-
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ""a/b" anlatımı, "a bölü b" diye okunur."
-
Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu
- ""a/b" kesri "a bölü b" diye okunur."
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- BOCA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr altı, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı
- "Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr altı, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı
- BLUZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Vücudun üst bölümüne giyilen, genellikle ince kumaştan yapılan veya iplikten örülen kadın giysisi
- "Sarı renkte incecik bir örme bluz giymiş." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Vücudun üst bölümüne giyilen, genellikle ince kumaştan yapılan veya iplikten örülen kadın giysisi
- BİAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimsenin egemenliğini tanıma
- "Yirmi dört saat içinde kanunuesasi iade olunmazsa Reşat Efendi'ye biat edileceğini pervasız bildiriyor." (Nahid Sırrı Örik)
- "Başkalarından önce sadrazam, sonra da diğerleri biat ediyorlar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda padişah öldüğünde tahta geçecek oğlunun devlet yönetimindeki etkili gruplarca kabul edilip onaylanması
-
[isim]
Bir kimsenin egemenliğini tanıma
- BRİZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meltem
-
[isim]
Meltem
- BOYA
-
-
[isim]
Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde
- "Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
- "Hiç boya kullanmaz, az pudra sürerdi." (Peyami Safa)
- "Kimi kirpiklerine boya sürüyordu." (Refik Halit Karay)
- "Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya
-
Aldatıcı görünüş
-
Yazmak için kullanılan mürekkep
-
[isim]
Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde
- BASI
-
-
[isim]
Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim çıkarma işi
-
[isim]
Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim çıkarma işi
- BUSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Öpücük
- "Her zamandan ziyade bana sokularak küçük küçük buselerle yüzümün her tarafını öptü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öpücük
- BÖKE
-
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
-
Şampiyon
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
- BROŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kadınların takındıkları süs iğnesi
-
[isim]
Kadınların takındıkları süs iğnesi
- BEKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- "Memleketin, devletin bekası senin elinde..." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- BÜST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- "Vücudundaki oransızlık, nereden geliyor; büstü, bacaklarından daha mı uzun?" (Atilla İlhan)
-
Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü
- "Atatürk büstü."
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü