Sonunda ın olan 5 harfli 42 kelime var. IN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ın olan kelimeler listesine ya da başında ın olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYGIN
- ...
- AYDIN
-
-
[sıfat]
Işık alan, ışıklı, aydınlık
- "Aydın bir oda."
-
Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver
- "Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı." (Orhan Veli Kanık)
-
Kolayca anlaşılacak kadar açık, vazıh (söz veya yazı)
-
[sıfat]
Işık alan, ışıklı, aydınlık
- ALTIN
-
-
[isim]
Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C'de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au)
- "Altın çok eski zamanlardan beri para basımında kullanılmaktadır."
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Müsteşar, pantolonunun arka cebinden altın tabakasını çıkarıp sigara veriyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Altından yapılmış sikke
- "Çocuğa bir altın taktı."
-
[sıfat]
Üstün nitelikli, değerli
- "Altın ses."
-
[isim]
Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C'de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au)
- ARŞIN
-
-
[isim]
Yaklaşık olarak 68 cm'ye eşit olan uzunluk ölçüsü
- "Bu duvarlar yerden bir arşın kadar yüksek, üstünde güzel bir parmaklığı olan duvarlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Yaklaşık olarak 68 cm'ye eşit olan uzunluk ölçüsü
- KARIN
-
-
[isim]
İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
- "Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu." (Ömer Seyfettin)
- "Yoğurtçuda çalışanlar bu türlü karın doyuranları çok görmüşlerdi." (Necati Cumalı)
- "Felaket bununla bitmemiş, üç ay sonra karnı büyümeye başlamış." (Halide Edip Adıvar)
-
Döl yatağı, rahim
- "Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı." (Halide Edip Adıvar)
- "Fakat öpüşmek, sevişmek karın doyurmuyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm
- "Geminin karnı. Şişenin karnı."
-
Mide
- "Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi." (Halide Edip Adıvar)
-
İç, gönül, akıl, kafa
- "Ben senin karnındakini ne bileyim?"
-
Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme
-
Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar
-
[isim]
İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
- ARTIN
-
-
[isim]
Katyon
-
[isim]
Katyon
- SAĞIN
-
-
[sıfat]
Doğruluk kuralına uygun olan
-
Sözün anlatılmak istenene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği, sahih
- "Sağın anlatım."
-
[sıfat]
Doğruluk kuralına uygun olan
- ÇAKIN
-
-
[isim]
Kıvılcım
-
Şimşek
-
[isim]
Kıvılcım
- ALGIN
-
-
[sıfat]
Cılız, zayıf, hastalıklı
-
Birine gönül vermiş, tutkun, vurgun
-
[sıfat]
Cılız, zayıf, hastalıklı
- ARGIN
-
-
[sıfat]
Yorgun, zayıf, bitkin
- "Bir beyaz taycağız bakımsız, argın." (Ömer Seyfettin)
-
Beceriksiz
-
[sıfat]
Yorgun, zayıf, bitkin
- YALIN
-
-
[isim]
Alev
-
[isim]
Alev
- LAÇIN
-
-
[isim]
Beyaz renkli bir cins şahin
-
[isim]
Beyaz renkli bir cins şahin
- MAYIN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Toprak altına, üstüne veya suyun içine yerleştirilen, doğrudan doğruya, çarpma veya basınç etkisiyle patlayarak zarara yol açan patlayıcı madde
- "Akustik mayın. Mıknatıslı mayın."
-
[isim]
Toprak altına, üstüne veya suyun içine yerleştirilen, doğrudan doğruya, çarpma veya basınç etkisiyle patlayarak zarara yol açan patlayıcı madde
- BASIN
-
-
[isim]
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat
- "Bütün bildiklerimizden öteye İstanbul basını bize ne öğretebilirdi?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu tür iş yerlerinde görevli kimselerin tümü
-
[isim]
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat
- KIŞIN
-
-
[zarf]
Kış mevsiminde, kış süresince
- "Cuma ve pazartesi geceleri, kışın Aksaray'daki evimizde boza partisi verilirdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Kış mevsiminde, kış süresince
- ANGIN
-
-
[sıfat]
Ünlü, anılmış, meşhur
-
[sıfat]
Ünlü, anılmış, meşhur
- AŞKIN
-
-
[sıfat]
Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş
- "Sakalı kır, yaşı elliyi aşkın fakat dinçti." (Falih Rıfkı Atay)
-
Benzerlerinden üstün
-
Çok, fazla
-
[sıfat]
Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş
- YIĞIN
-
-
[isim]
Bir şeyin yığılmasıyla oluşturulan küme, tepe
- "Pencereden süzülen ılık bahar güneşi masayı dolduran kâğıt yığınları üstünde ağır ağır ilerliyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birçok kimsenin veya nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan kalabalık, küme, kitle, kütle
-
[isim]
Bir şeyin yığılmasıyla oluşturulan küme, tepe
- YAZIN
-
-
[zarf]
Yaz mevsiminde, yaz aylarında
-
[zarf]
Yaz mevsiminde, yaz aylarında
- TAYIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Asker azığı
-
Asker ekmeği
-
Savaş veya seferberlik dönemlerinde vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek
- "Çok defa kahvaltı tayınım olan bir dilim kuru ekmekle bir topak tulum peynirini bile tıkınmaya imkân bulamıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Asker azığı