Sonunda ı olan 4 harfli 89 kelime var. I harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ı harfi olan kelimeler listesine ya da başında ı harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKLI
-
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli
- "Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli
- ÇALI
-
-
[isim]
Böğürtlen, ahududu gibi küçük, dalları dibinden çatallanan ve sapları odunsu bitki
-
[isim]
Böğürtlen, ahududu gibi küçük, dalları dibinden çatallanan ve sapları odunsu bitki
- GACI
-
-
[isim]
Kadın, dost, sevgili, metres
-
Torik yavrusu
-
[isim]
Kadın, dost, sevgili, metres
- BAKI
-
-
[isim]
Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu
- "Bu dağın bakısı güneye doğrudur."
-
Denetleme
-
Fal
-
[isim]
Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu
- IŞKI
-
-
[isim]
Deri, tahta kazımakta kullanılan, iki ucu saplı eğri bıçak
-
[isim]
Deri, tahta kazımakta kullanılan, iki ucu saplı eğri bıçak
- KATI
-
-
[sıfat]
Sert, yumuşak karşıtı
- "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim
- "Katı yürekli. Katı davranış."
-
Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan
-
Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp
-
[zarf]
Çok, aşırı derecede
- "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." (Süleyman Çelebi)
-
[sıfat]
Sert, yumuşak karşıtı
- ALDI
-
-
"söylemeye başladı" anlamında kullanılan bir söz
- "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." (Necati Cumalı)
- "Uykuysa, uyumak bir marifetse al uykuyu diyerek akşama kadar uyudum." (Tarık Buğra)
- "Al sana bir bela daha!"
- "Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." (Atilla İlhan)
-
"söylemeye başladı" anlamında kullanılan bir söz
- ÇAKI
-
-
[isim]
Açılıp kapanan bir veya birkaç ağızlı küçük cep bıçağı
- "İki çocuk tahta saplı bir çakı ile kollarını çizdiler." (Ömer Seyfettin)
- "Övünmek saymazsanız, çakı gibi topçu subayı oluyordum." (Refik Erduran)
-
Denizçakısı
-
[isim]
Açılıp kapanan bir veya birkaç ağızlı küçük cep bıçağı
- SAYI
-
-
[isim]
Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet
- "Bir, beş, yüz, birer sayıdır."
- "Sayı hesabıyla bir galibiyeti bile öpüp de başımıza koyacaktık." (Haldun Taner)
-
Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha
- "Derginin son sayısında..."
- "Alır mıydım? Sevinir miydim? Yoksa mızıkçılık eder, -Olmaz, sayım suyum yok... Siz birlik olup bana oyun ettiniz -mi derdim." (Haldun Taner)
-
Bir spor karşılaşmasında karşılaşanlardan her birinin başarı derecesini tespit eden nicelik
-
[isim]
Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet
- ŞAŞI
-
-
[sıfat]
Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz veya kimse)
- "Üstelik de şaşı olan bu çocuğu ne diye tutup göndermişlerdi?" (Ercüment Ekrem Talu)
-
[zarf]
Gözlerini çarpıtarak
- "Şaşı bakmak."
-
[sıfat]
Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz veya kimse)
- ARTI
-
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
-
[sıfat]
Sıfırdan büyük, önünde artı işareti bulunan (sayı), eksi karşıtı, pozitif
-
Fazlalık
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
- ATLI
-
-
[sıfat]
Atı olan
- "Atlı araba."
-
[isim]
Ata binmiş kimse, süvari
- "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Binek atı kullanan (asker veya asker sınıfı)
- "Biraz sonra da atlı jandarma yetişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Atı olan
- ÇATI
-
-
[isim]
Bir yapının, bir evin damını kuran parçaların bütünü
- "Sık ağaçlar arasında yalnız üst katının çatısı görünen kırmızı aşı boyalı bir eski eve doğru yürüyorlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Birbirine çatılmış, çakılmış şeylerin bütünü
-
Yapının tavanı ile damı arasındaki kullanılan yer
-
İnsan ve hayvanda iskeletin kuruluşu
-
Barınılan, sığınılan yer
-
Belli bir maksada yönelik kimselerin oluşturduğu birlik
-
Özne, nesne durumlarına göre, belirli çatı eklerinin fiil kök veya gövdelerine getirilen türev, bina: Sevinmek (sev-in-), sevdirmek (sev-dir-), sevindirmek (sev-in-dir-) gibi
-
Hikâye, roman, piyes vb. edebî türlerde olay kuruluşu, kurgu
- "Halit Ziya Uşaklıgil'in, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Reşat Nuri Güntekin'in romanlarındaki sağlam çatıyı onunkilerde bulamazdınız." (Haldun Taner)
-
Bir yapıyı örten ve eğik yüzeyleri olan damın tahtadan iç yapısı
-
[isim]
Bir yapının, bir evin damını kuran parçaların bütünü
- YAĞI
-
-
[isim]
Düşman, hasım
-
[isim]
Düşman, hasım
- AYLI
-
-
[sıfat]
Üzerinde ay biçimi bulunan
- "Beyaz aylı kırmızı bir bayrak."
-
Ay ışığı olan, mehtaplı
- "Aylı geceler."
-
Gebe
-
[sıfat]
Üzerinde ay biçimi bulunan
- HACI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman
-
Kudüs, Efes vb. kutsal bir yeri ziyaret etmiş olan Hristiyan
-
[isim]
Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman
- DADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- "Yaşlanınca torunlarına dadı olmuş bütün kadınların öçlerini almak istiyor gibiydi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- AYNI
-
-
[sıfat]
Başkası değil, yine o
- "O haspa da aynı yolun yolcusu, elbet birbirlerini kollayacaklar." (Atilla İlhan)
-
Aralarında ayrım olmayan
- "Yirmi sene hep aynı renkler içinde dönüp dolaştık." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Bu inanç aynı yolun yolcusu olmak niteliğini yitirecek ve siyasal rekabete dönüşecektir." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Başkası değil, yine o
- BATI
-
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- "En batıda sarı, iki yüksek tepeli bir dağ." (Halide Edip Adıvar)
-
Bulunulan yere göre güneşin battığı yönde olan bölge, garp
-
Güneşin 22 Martta ve 23 Eylülde battığı nokta
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- KAÇI
-
-
[zamir]
Ne kadarı, kaç kişi
- "Bunların kaçı sana ait?"
- "Kaçına belge verilecek?"
-
[zamir]
Ne kadarı, kaç kişi