Sonunda ı olan 4 harfli 89 kelime var. I harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ı harfi olan kelimeler listesine ya da başında ı harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AVCI
-
-
[isim]
Avı kendine iş edinen kimse
- "Avcı, elinde ipi silkeleyerek yavaş yavaş ağını çekiyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Avcılara özgü şey
- "Avcı çantası. Avcı giysisi."
-
[sıfat]
Başka hayvanları yakalamakta usta olan (hayvan)
- "Avcı kuş. Avcı kedi."
-
Bir şeyi büyük bir istekle izleyen ve bulup ortaya çıkaran, tanıtan kimse
- "Yıldız avcısı."
-
[isim]
Avı kendine iş edinen kimse
- DADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- "Yaşlanınca torunlarına dadı olmuş bütün kadınların öçlerini almak istiyor gibiydi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- ALLI
-
-
[sıfat]
Üzerinde al renk bulunan
- "Allı basma."
-
[sıfat]
Üzerinde al renk bulunan
- SASI
-
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
-
Kokuşmuş
-
Tatsız
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
- KAÇI
-
-
[zamir]
Ne kadarı, kaç kişi
- "Bunların kaçı sana ait?"
- "Kaçına belge verilecek?"
-
[zamir]
Ne kadarı, kaç kişi
- SIVI
-
-
[isim]
Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi
-
[isim]
Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi
- KARI
-
-
[isim]
Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce
- "Eve varınca karım Fadime kapıyı açar." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Vay başına, sen tarlada hiç taş komamışsın. Sonunda bunun sana zararı dokunur. Karının saçlısı, tarlanın taşlısı, demişler." (Kemal Tahir)
-
Kadın
- "Analar ağlıyor, nişanlılar ağlıyor, karılar ağlıyordu; fakat Saliha kadın buna alışmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
Yaşlı, ihtiyar
-
[isim]
Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce
- TANI
-
-
[isim]
Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, teşhis
-
[isim]
Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, teşhis
- AÇKI
-
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
-
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç
-
Anahtar ve her türlü açma aracı
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
- YARI
-
-
[sıfat]
Bir bütünü oluşturan iki eşit parçadan her biri, nısıf
-
Bir şeyin yarısı kadar olan, yarım olan
- "Yarı yolu aldık. Yarı mesafede."
-
[isim]
Futbolda 45 dakikalık her iki devreden biri
- "Birinci yarıda dört gol attık."
-
[zarf]
Gereğinden az, tam olmayarak
- "Arkasından yarı şaka, yarı sitem ilave ediyor." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bir bütünü oluşturan iki eşit parçadan her biri, nısıf
- KİĞI
- ...
- ARTI
-
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
-
[sıfat]
Sıfırdan büyük, önünde artı işareti bulunan (sayı), eksi karşıtı, pozitif
-
Fazlalık
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
- BATI
-
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- "En batıda sarı, iki yüksek tepeli bir dağ." (Halide Edip Adıvar)
-
Bulunulan yere göre güneşin battığı yönde olan bölge, garp
-
Güneşin 22 Martta ve 23 Eylülde battığı nokta
-
[isim]
Yeryüzündeki başlıca dört yönden güneşin battığı yön, günindi, garp, doğu karşıtı
- SARI
-
-
[isim]
Yeşil ile turuncu arasında bir renk, limon kabuğu rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[sıfat]
Soluk, solgun
-
[isim]
Yeşil ile turuncu arasında bir renk, limon kabuğu rengi
- KIYI
-
-
[isim]
Kara ile suyun birleştiği yer
- "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Sular, sandalı kıyıya atıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Kenar, uç
- "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi." (Necati Cumalı)
-
Sahil
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
Issız, tenha yer
-
[isim]
Kara ile suyun birleştiği yer
- GIDI
- ...
- SATI
-
-
[isim]
Satma işi, satış
-
[sıfat]
Adanmış
-
[isim]
Satma işi, satış
- DAYI
-
-
[isim]
Annenin erkek kardeşi
-
Cesur, yiğit
-
[ünlem]
Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü
- "O kadarcık okumaktan kanun anlaşılsa avukata ekmek mi kalırdı, dayı!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kayırıcı
- "Bunların çok bariz olan bir tarafı da siyasi dayıları sık sık değiştirmeleridir." (Peyami Safa)
-
Kabadayı
-
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tunus, Cezayir ve Trablusgarp'ta seçimle başa getirilen yönetici
-
[isim]
Annenin erkek kardeşi
- BARI
-
-
[isim]
Çit
-
[isim]
Çit
- ASKI
-
-
[isim]
Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne
- "Giysi askısı."
-
Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ
-
Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması
-
Hastanelerde kırık kol veya bacakların asılarak tutturulduğu araç
-
Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener
-
Saklanmak için tavana asılmış dizi veya hevenk
- "Üzüm askısı. Ayva askısı."
-
Yeni yapılan yapıların çatısına, ev sahibi tarafından usta için veya düğün arabalarına düğün sahibi tarafından arabacı için armağan olarak asılan kumaş
-
Gelinin oturacağı yerin üstüne asılan süsler
- "Askı ... kalpakçılar başındaki hususi dükkânlardan ariyet kaldırılan ve düğün odasının münasip bir köşesine kurulan bir nevi dekor." (Refik Halit Karay)
-
Kadınların kullandığı altın dizisi veya zincirli mücevherat
-
Düğünlerde geline yakınları tarafından takılan hediye
-
İpek böceğinin kozasını sarması için yanına konulan çalı çırpı
-
Saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül
-
[isim]
Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne