Sonunda ü olan 4 harfli 38 kelime var. Ü harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ü harfi olan kelimeler listesine ya da başında ü harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖVGÜ
-
-
[isim]
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı, methiye
- "İstanbul camilerinin övgüsü üstüne açtıkları konuşmalar bitmek bilmezdi." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı, methiye
- SEZÜ
-
-
[isim]
Mantar meşesi
-
[isim]
Mantar meşesi
- SÜRÜ
-
-
[isim]
Evcil hayvanlar topluluğu
- "Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu." (Refik Halit Karay)
- "Onda hısım akraba sürüsüne bereket!"
-
Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü
-
Birlikte yaşayan hayvan topluluğu
-
Yönlendirilebilen insan topluluğu
- "Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Evcil hayvanlar topluluğu
- GÜNÜ
-
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, haset
-
Zamanından önce doğan yavru
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, haset
- GÜCÜ
-
-
[isim]
Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı
-
[isim]
Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı
- DÜRÜ
-
-
[isim]
Dürülmüş şey
-
Armağan, hediye
-
Çeyiz
-
Düğüne çağrılanlara düğün sahibi tarafından verilen armağan
-
[isim]
Dürülmüş şey
- KÜSÜ
-
-
[isim]
Küskünlük
-
[isim]
Küskünlük
- ÖLÇÜ
-
-
[isim]
Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
- "Ateşli tartışmalara girdiği zaman bile ölçüyü kaçırmazdı." (Haldun Taner)
-
Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi
- "Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Ölçme sonucu bulunan rakam
- "Odanın ölçüsü."
-
Belirlenmiş boyut
- "Elbise ölçüsü. Bel ölçüsü."
-
Ölçüt
-
Değer, itibar
- "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu
- "Hiçbir şeyde ölçüyü aşmamalı."
-
Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin
-
Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı
-
[isim]
Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
- GÖÇÜ
-
-
[isim]
Toprak kayması
-
[isim]
Toprak kayması
- KÖTÜ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- "Kötü bir kalem."
- "Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu." (Haldun Taner)
- "Ne oldu ki Ömer ağa, dedi. Lafımı yanlış anladın, kötüye çektin?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görevlerini kötüye kullandılar."
-
Zararlı, tehlikeli
- "Kötü adam."
- "O benim dinlemekteki sabrımı, saflığımı kötüye kullandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Korku, endişe veren
- "Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "... en insaflıları biraz acır, ah zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş derler." (Ömer Seyfettin)
-
Kaba ve kırıcı
- "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan
-
[zarf]
Aşırı, çok
- "Kız, oğlana kötü tutuldu."
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- ÖNLÜ
- ...
- ÖRTÜ
-
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- "Hekim, hastanın üstündeki örtüyü açtı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kız Ayşe, anana söyle, seni örtüye soksun." (Ömer Seyfettin)
-
Yapılarda çatı, dam
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- ÖYKÜ
-
-
[isim]
Ayrıntılarıyla anlatılan olay
-
Hikâye
- "Çok yazamıyorum ama öyküler içinde yaşıyorum." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Ayrıntılarıyla anlatılan olay
- BAKÜ
- ...
- ÜRKÜ
-
-
[isim]
Topluluğu saran ortak korku, panik
-
[isim]
Topluluğu saran ortak korku, panik
- YÜRÜ
-
-
yürüyüşe başlatma komutu
- "Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu." (Haldun Taner)
-
yürüyüşe başlatma komutu
- ÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- "Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
- "Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız." (Aka Gündüz)
-
Yapışkan, verimli (toprak)
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
- "Özlü anlatım."
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- GÜDÜ
-
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- "Çocuğun bunalım geçirmesi, gelişen cinsel güdülerini doyuramaması anlamındadır." (Çetin Altan)
-
Bir etkinlik veya işin gizli sebebi
-
Kaynağı akıl olan sebep, saik
- "Sevgi bir dürtü, ödev bir güdüdür."
-
Bireyleri bilinçli ve amaçlı işlerde bulunmaya yönelten dürtü veya dürtüler bileşkesi, saik
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- BÖRÜ
- ...
- ÜÇLÜ
-
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles
- "Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor." (Tarık Buğra)
-
Üç kişiden oluşmuş
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt, pul
-
[isim]
Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
-
[isim]
Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles