Sonunda ü olan 4 harfli 38 kelime var. Ü harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ü harfi olan kelimeler listesine ya da başında ü harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÖRÜ
- ...
- ÜZGÜ
-
-
[isim]
Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı, eziyet, eza, cefa
- "Bilirim, bir üzgü bin avaz yapar."
-
[isim]
Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı, eziyet, eza, cefa
- GÜDÜ
-
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- "Çocuğun bunalım geçirmesi, gelişen cinsel güdülerini doyuramaması anlamındadır." (Çetin Altan)
-
Bir etkinlik veya işin gizli sebebi
-
Kaynağı akıl olan sebep, saik
- "Sevgi bir dürtü, ödev bir güdüdür."
-
Bireyleri bilinçli ve amaçlı işlerde bulunmaya yönelten dürtü veya dürtüler bileşkesi, saik
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- GÜNÜ
-
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, haset
-
Zamanından önce doğan yavru
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, haset
- GÖRÜ
-
-
[isim]
Görme yetisi
-
Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret
- "Buranın görüsü geniş."
-
Dolaysız kavrama, birden kavrama
-
[isim]
Görme yetisi
- TÜTÜ
- ...
- BÖLÜ
-
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ""a/b" anlatımı, "a bölü b" diye okunur."
-
Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu
- ""a/b" kesri "a bölü b" diye okunur."
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- BAKÜ
- ...
- ÜRKÜ
-
-
[isim]
Topluluğu saran ortak korku, panik
-
[isim]
Topluluğu saran ortak korku, panik
- ÖÇLÜ
-
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- "Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- KÖTÜ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- "Kötü bir kalem."
- "Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu." (Haldun Taner)
- "Ne oldu ki Ömer ağa, dedi. Lafımı yanlış anladın, kötüye çektin?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görevlerini kötüye kullandılar."
-
Zararlı, tehlikeli
- "Kötü adam."
- "O benim dinlemekteki sabrımı, saflığımı kötüye kullandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Korku, endişe veren
- "Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "... en insaflıları biraz acır, ah zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş derler." (Ömer Seyfettin)
-
Kaba ve kırıcı
- "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan
-
[zarf]
Aşırı, çok
- "Kız, oğlana kötü tutuldu."
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- ÖRTÜ
-
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- "Hekim, hastanın üstündeki örtüyü açtı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kız Ayşe, anana söyle, seni örtüye soksun." (Ömer Seyfettin)
-
Yapılarda çatı, dam
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- ÜÇLÜ
-
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles
- "Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor." (Tarık Buğra)
-
Üç kişiden oluşmuş
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt, pul
-
[isim]
Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
-
[isim]
Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles
- ÜLKÜ
-
-
[isim]
Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal
- "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür." (Atatürk)
-
İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, yalnızca erişilmesi istenen amaç olarak kalan kılavuz ilke, örnek yargı ölçüsü, mefkûre, ideal, vizyon
- "Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri!" (Halide Edip Adıvar)
-
Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal
-
[isim]
Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal
- TÜLÜ
-
-
[isim]
Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve
-
[isim]
Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve
- ÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Ün salmış olan, şöhretli, meşhur, şanlı, namlı, namdar
- "Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Ses yolunda bir engele çarpmadan çıkabilen ses, vokal, sesli, sesli harf: a, e, ı, i, o, ö, u, ü
-
[sıfat]
Ün salmış olan, şöhretli, meşhur, şanlı, namlı, namdar
- MENÜ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yenecek yemeklerin listesi
-
Sofraya çıkarılacak yemeklerin hepsi
-
Komut veya seçenek listesi
-
[isim]
Yenecek yemeklerin listesi
- SEZÜ
-
-
[isim]
Mantar meşesi
-
[isim]
Mantar meşesi
- GÖÇÜ
-
-
[isim]
Toprak kayması
-
[isim]
Toprak kayması
- ÖLÇÜ
-
-
[isim]
Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
- "Ateşli tartışmalara girdiği zaman bile ölçüyü kaçırmazdı." (Haldun Taner)
-
Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi
- "Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Ölçme sonucu bulunan rakam
- "Odanın ölçüsü."
-
Belirlenmiş boyut
- "Elbise ölçüsü. Bel ölçüsü."
-
Ölçüt
-
Değer, itibar
- "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu
- "Hiçbir şeyde ölçüyü aşmamalı."
-
Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin
-
Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı
-
[isim]
Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan