Başında ça olan 6 harfli 68 kelime var. Ça ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ça olan kelimeler listesine ya da sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ça bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇALKAK

  1. [isim] Çalkar

ÇAPRAZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Eğik olarak birbiriyle kesişen
    • "Mitralyözler onu çapraza almış, kızıl iğneleriyle gövdesini delik deşik ediyorlardı." (Atilla İlhan)
  2. İki taraflı, karşılıklı
    • "Çapraz ateş."
  3. [zarf] Eğik bir biçimde
    • "Boynuna çapraz astığı tüfeğini yokladı." (Samim Kocagöz)
  4. [isim] Bir tür olta iğnesi
  5. [isim] Kopça, düğme
  6. [isim] Güreşte rakibin koltuk altından kol geçirip sarma oyunu

ÇAYLAK

  1. [isim] Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş (Milvus migrans)
  2. [sıfat] Toy, deneyimsiz, acemi (kimse)

ÇAKŞIR

  1. [isim] Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
    • "İyi işlenmiş mavi çakşır ve mavi cepken giyerdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy

ÇAĞCIL

  1. [sıfat] Çağdaş
    • "Kuşku yok ki çok modern, çağcıl bir roman." (Selim İleri)
  2. Tekniğin, bilimin yeniliklerinden yararlanan, modern
    • "Çağcıl fizik."

ÇALGIÇ

  1. [isim] Mızrap
  2. Bahçe süpürgesi, çalkı

ÇATLAK

  1. [sıfat] Çatlamış olan
    • "Çatlak bardak."
  2. Deli
  3. [isim] Ara, aralık
    • "İki denizci kara bulutlar çatlağından güneş ışığının güldüğünü sandılar." (Halikarnas Balıkçısı)
  4. [isim] Yer altındaki taş kütlelerinin basınç ve gerilim dolayısıyla yer değiştirmeden çatlayıp yarılması, diyaklaz
    • "Esmer toprağın yüzünü saran çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu ." (Tarık Buğra)
  5. [isim] Çatlama

ÇAVDAR

  1. [isim] Buğdaygillerden, unlu tane veren bir bitki (Secale cereale)
  2. Bu bitkinin esmer ve uzun tanesi

ÇATMAK

  1. [-i] Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
    • "Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Kereste vb.ni birbirine tutturmak
  3. Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek
    • "Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık." (Mehmet Akif Ersoy)
  4. Yükü hayvana iki yanlı yüklemek
  5. Başa yemeni, çatkı, yazma vb.ni bağlamak
  6. Kaşı, yüzü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak
    • "Komiser o yana doğru geldiğinden polis kaşlarını çattı." (Haldun Taner)
  7. [-e] Üzücü, kızdırıcı veya şaşırtıcı olaylarla karşılaşmak
    • "Hacı Mustafa bağırıyor, ömründe böyle bir işe çatmadığını söylüyordu." (Refik Halit Karay)
  8. [-e] Yazıyla veya sözle sataşmak
    • "Böyle söyler de sonra yemek biraz azca çıkarsa yahut pek düzgün olmasa aşçıya çatacak gibi olur." (Memduh Şevket Esendal)
  9. [-e] Rastlamak, karşılaşmak
    • "Nerden çattım böylesi bir güzele..." (Cahit Sıtkı Tarancı)
  10. [nsz] Sırası gelmek, zamanı gelmek
    • "Bir karara varma zamanı gelip çatmıştı." (Cahit Uçuk)
  11. [-e] Gemiler birbirine çarpmak

ÇAYELİ
...
ÇAKILI

  1. [sıfat] Çivi, kazık vb. bir şeyle tutturulmuş
    • "Duvara çakılı büyük rakkaslı saati tamire götüren hademe, Reşat'ın omzuna adamakıllı bindirmiş." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Çakılmış, bir şeye bağlı
    • "Genç kadın forsaların çakılı bulunduğu oturak dairesini görmeyi merak ediyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
    • "O günkü sözleri çakılı kaldı bende." (Necati Cumalı)
  3. Yeri değişmez, sabit
    • "Çakılı top."

ÇAPÇAK

  1. [isim] Çamçak
  2. Ağzı açık fıçı
    • "Elimi çapçağa daldırdım, karidesi bıyığından yakaladım." (Sait Faik Abasıyanık)

ÇALMAK

  1. [-i] Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak
    • "İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Bu Salih Araboğlu, tefecilikten, çalıp çırpmaktan para yapmış, uğursuz heriflerden biridir." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Vurarak veya sürterek ses çıkartmak
    • "Bir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  3. Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak
    • "Fevkalade zekidir; iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır." (Refik Halit Karay)
  4. [nsz] Ses çıkarmak, ses vermek
    • "Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Atmak, çarpmak, vurmak
  6. Yoğurt yapmak için sütü mayalamak, katıp karıştırmak
    • "Ana, inek sağar; yoğurt çalar, yayık vurur." (Tarık Buğra)
  7. Üzerine sürmek
    • "Ekmeğin üzerine yağ çaldı."
  8. [-i] Bozmak, zarar vermek
  9. [-i] Kumaşın bir parçasını kesmek
  10. Madeni oymak, kalemle işlemek
  11. [-e] Benzemek, andırmak
    • "Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi." (Sait Faik Abasıyanık)
  12. Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak
  13. [-i] Süpürmek, temizlemek
    • "Tozu çalmak."

ÇAVDIR
...
ÇARDAŞ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] İki veya dört zamanlı Macar halk dansı

ÇARKIT

  1. [sıfat] Eski, bozuk, sakat

ÇAVŞIR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Maydanozgillerden bir bitki (Opopanax chironium)
  2. Bu bitkinin eczacılıkta kullanılan reçinesi

ÇALILI

  1. [sıfat] Çalısı olan

ÇAVLAN

  1. [isim] Şelale
    • "Çavlan sesinden öte bir şey duyulmuyordu şimdi." (Cahit Uçuk)

ÇAPSIZ

  1. [sıfat] Çapı geniş olmayan
  2. Yetersiz, dar görüşlü
    • "Yahya Kemal'in, döneminin ünlü ve çapsız şairlerinden birine söyledikleri gerçekten unutulmaz." (Tomris Uyar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü