Sonunda ç olan 5 harfli 106 kelime var. Ç harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ç harfi olan kelimeler listesine ya da başında ç harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BABAÇ
-
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- "Bir yıllanmış ağaca anaç derler, babaç demezler." (Burhan Felek)
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- EZGİÇ
-
-
[isim]
Boyaları ezmeye yarayan demir veya porselen alet
-
[isim]
Boyaları ezmeye yarayan demir veya porselen alet
- NESİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doku
-
Dokuma
-
[isim]
Doku
- ORTAÇ
-
-
[isim]
Sıfat-fiil
-
[isim]
Sıfat-fiil
- ARDIÇ
-
-
[isim]
Servigillerden, güzel kokulu yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilaç olarak kullanılan bir ağaççık (Juniperus)
-
[isim]
Servigillerden, güzel kokulu yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilaç olarak kullanılan bir ağaççık (Juniperus)
- EMMEÇ
-
-
[isim]
Aspiratör
-
[isim]
Aspiratör
- USANÇ
-
-
[isim]
Usanma duygusu, bıkma, bıkkınlık, melal
- "Çehremde usanç alametlerinin arttığını sezen kâhya sustu." (Refik Halit Karay)
- "Efendim, Tanrının günü aynı pilava kaşık sallamaktan usanç getirmişsindir." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Binlerce kahraman, bu yazın usanç veren günlerini de ateşe, ısınmış demire karşı ve kızgın toprak üstünde geçirecekler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Usanma duygusu, bıkma, bıkkınlık, melal
- İNANÇ
-
-
[isim]
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
- "Otuz yıl boyu, Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kalkınacağına inancını bir gün yitirmedi." (Haldun Taner)
-
Birine duyulan güven, inanma duygusu
-
İnanılan şey, görüş, öğreti
- "Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri." (Nurullah ataç)
-
Tanrı'ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat
- "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir." (Anayasa)
-
[isim]
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
- ERKEÇ
-
-
[isim]
İğdiş edilmiş, üç yaşından büyük erkek keçi
-
[isim]
İğdiş edilmiş, üç yaşından büyük erkek keçi
- VURAÇ
-
-
[isim]
Raket
-
[isim]
Raket
- İLGEÇ
-
-
[isim]
Edat
-
[isim]
Edat
- KAYAÇ
-
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir
- SURUÇ
- ...
- BADIÇ
-
-
[isim]
Bakla, fasulye, bezelye vb. taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk, baklamsı meyve
-
[isim]
Bakla, fasulye, bezelye vb. taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk, baklamsı meyve
- KUMUÇ
-
-
[isim]
Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek
-
İçine et veya peynir konarak yapılan bir çeşit sigara böreği
-
[isim]
Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek
- TIKAÇ
-
-
[isim]
Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne
-
[isim]
Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne
- STREÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[sıfat]
Esnek
-
[isim]
Çeşitli maddelerin havayla etkileşimini ortadan kaldırmak amacıyla sarıldığı şeffaf paketleme malzemesi
-
[sıfat]
Esnek
- PABUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ayakkabı
- "Ökçesi basık pabucunun içinde kara ve çatlak topuklu ayakları ellerinden ziyade ortadadır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Olur olmaz adama pabuç bırakmaz." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Baktı pabuç pahalı, işi şakaya vurdu."
- "Bu ne hâl, sen kendini pabucu büyüğe okut."
-
Masa, sandalye vb. mobilyaların ayaklarına takılan metal veya plastik eklenti
-
İletken telleri elektrik birimlerine bağlayan veya cıvatalı bağlantıyı sağlayan parça
-
Bina kolonlarının temeldeki basma yüzeyinin geniş ve daha güçlü olarak yoğunlaştırılmış bölümü
-
[isim]
Ayakkabı
- HARİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dış, dışarı
- "Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yabancı ülke, dışarı
- "On yıl hariçte kalmış."
-
[zarf]
Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere, müstesna
- "Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa oturursa kendini bir şey zanneder." (Burhan Felek)
-
[isim]
Dış, dışarı
- HURUÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıkma, çıkış
-
Göç
-
[isim]
Çıkma, çıkış