Başında ç olan 6 harfli 198 kelime var. Ç harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ç harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ç bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇERKEŞ
...
ÇIKMAZ

  1. [isim] Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak
    • "Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur." (Halide Edip Adıvar)
    • "Kıbrıs sorunu, şu ya da bu siyasal oyunla, yeniden çıkmaza girecektir." (Talât Halman)
  2. [sıfat] Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan

ÇEMBER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Merkez denilen sabit bir noktadan aynı uzaklık ve düzlemdeki noktalar kümesinin oluşturduğu kapalı eğri
    • "İktidar muhalefet partilerini gittikçe daralan bir çember içine alıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bu biçime getirilmiş katı cisimlerin çevresi
    • "Kalbur çemberi."
  3. Çocukların çevirip arkasından koştukları tekerlek biçiminde oyuncak
  4. Sandık, denk, fıçı vb.nin dağılmaması için üzerlerine geçirilen dayanıklı bir cisimden kuşak
  5. Yazma, yemeni, baş örtüsü
    • "Çemberimde gül oya / Gülmedim doya doya." (Halk türküsü)
  6. Aşılması, çözümü güç durum
  7. Basketbolda içinden topun geçmesiyle sayı kazanılan ağlı demir halka

ÇALKAK

  1. [isim] Çalkar

ÇAMELİ
...
ÇİĞNEK

  1. [isim] Yol üstü

ÇİSKİN

  1. [isim] Çiseleyen yağmur
  2. [sıfat] Çiseleyen yağmurdan hafifçe ıslanmış

ÇITÇIT

  1. [isim] Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarını üst üste getirerek birleştirmeye ve tutturmaya yarayan, iki parçadan yapılmış metal nesne, fermejüp, kopça
  2. Mobilya kapaklarını, kapıları kilitleme ve sürgülemenin dışında kapalı tutmaya yarayan ve az bir kuvvetle açılıp kapanmasını sağlayan iki parçalı metal veya plastik araç

ÇÜLAKİ
...
ÇIRACI
...
ÇELENK

  1. [isim] Çiçek, dal ve yapraklarla yapılmış halka
    • "Uçaktaki elli iki delegenin boyunlarına genç kızlar çelenk geçirdiler." (Haldun Taner)
  2. Kadınların başlarına taktıkları mücevher veya madenden yapılmış sorguç

ÇALGIN

  1. [isim] Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin
  2. Uzun zaman bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek, çalık
  3. [sıfat] Kötürüm, inmeli, sakat

ÇAPULA

  1. [isim] Kaba deriden yapılmış ucu sivri ve kıvrık ayakkabı

ÇARGAH
...
ÇILGIN

  1. [sıfat] Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
    • "Ömrümde ilk defa saat için çılgın gibi dövüştüm." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Şöyle az buçuk mürekkep yalamış bir insanı böylesine üç nutuk çılgına döndürür." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Çok büyük, aşırı, olağanüstü
    • "Onların bu çılgın aşklarına karşı konulacak engel setlerinin hiç hükmü yoktur." (Kemal Tahir)

ÇİLECİ

  1. [isim] Çile (I) çeken, sıkıntı sahibi
    • "Bu çileci görüş sanatçılarımızı da etkilemiştir elbet." (Tomris Uyar)

ÇIVMAK

  1. [nsz] Atlamak, sıçramak, zıplamak
  2. Hızla giden bir şey bir yere çarpıp yön değiştirmek, sekmek, çavmak, sapmak, inhiraf etmek
    • "Kurşun da taşa değmiş sonra taştan çıvmış, Dursun Hacı'ya değmiş." (Memduh Şevket Esendal)

ÇAVLAN

  1. [isim] Şelale
    • "Çavlan sesinden öte bir şey duyulmuyordu şimdi." (Cahit Uçuk)

ÇIKMAK

  1. [-den] İçeriden dışarıya varmak, gitmek
    • "Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." (Falih Rıfkı Atay)
  2. [nsz] Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek
    • "Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı." (Atatürk)
  3. [nsz] Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
    • "Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum." (Haldun Taner)
  4. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
    • "Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık." (Yusuf Ziya Ortaç)
  5. Süresi dolduğunda ayrılmak
    • "Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak."
  6. [nsz] Yapılmak, yürümek
    • "Bu dairede işler kolay çıkmaz."
  7. Yetişecek ölçüde olmak
    • "Bu kumaştan bir palto çıkar mı?"
  8. Eksilmek
    • "Dörtten iki çıkarsa..."
  9. Meydana gelmek
    • "Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır." (Reşat Nuri Güntekin)
  10. [nsz] Sıyrılmak, ayrılmak
    • "Bebeğin patiği çıktı."
  11. [nsz] Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
    • "Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak."
  12. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
    • "Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra." (Tarık Dursun K)
  13. [-i] Bir şeyin yukarısına doğru yürümek
    • "Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık." (Refik Halit Karay)
  14. [-de] Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak
    • "Sularda bakteri çıktı."
  15. [-e] Yetkili birinin makamına iş için gitmek
    • "Başkana çıkmak."
  16. [-e] Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
    • "Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar."
  17. [-e] Gitmek, koyulmak
    • "Yola çıkmadan evvel eve gitmek, uyumak istedim." (Memduh Şevket Esendal)
  18. [nsz] Bir konu yetkililerce karara bağlanmak
  19. [-e] Birdenbire görünmek
    • "Neden hiçbir korsan filosu önümüze çıkamadı?" (Feridun Fazıl Tülbentçi)
  20. [-e] Mal olmak
    • "Bu ev dört milyara çıktı."
  21. [-e] Oyunda herhangi bir rolü oynamak
    • "Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  22. [-e] Bir yere ulaşmak, varmak
    • "Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar." (Memduh Şevket Esendal)
  23. [-e] Karaya ayak basmak
    • "1919 senesi Mayısının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım." (Atatürk)
  24. [nsz] Yayılmak, duyulmak
    • "Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  25. [nsz] Olmak, bulunmak, var olmak
    • "Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
  26. [-e] Bir iddia ile ortalıkta görünmek
    • "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
  27. [-den] Yayılmak
    • "Lağımdan pis kokular çıkıyor."
  28. [-e] Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek
    • "Güreşte ona çıkacak kimse yok."
  29. [-e] Bulaşmak
    • "Kravatın boyası gömleğe çıktı."
  30. [-i] Binaya kat eklemek
    • "Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu."
  31. [-e] Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
    • "Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)
  32. [nsz] Niteliği sonradan anlaşılmak
    • "Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. İstemem artık gözüm görmesin, soğudum, iğrendim. Atın evimden dışarı." (Reşat Nuri Güntekin)
  33. [nsz] Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
    • "Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı."
  34. [nsz] Yerinden oynamak
    • "Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  35. [nsz] Görünür veya belli bir durumda bulunmak
    • "Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış."
  36. [nsz] Oluşmak, olmak
    • "Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak."
  37. [nsz] Piyasaya sürülmek
  38. [nsz] Bitmek, büyümek, sürmek
    • "Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı."
  39. [nsz] Verilmek
    • "Maaş çıkmak. Emir çıkmak."
  40. [nsz] Ay veya mevsim geçmek
    • "Mart çıktı. Kış çıktı."
  41. [nsz] Yeni yetişip satışa sunulmak
    • "Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı."
  42. [nsz] Yükselmek, artmak
    • "Fiyatlar çıktı."
  43. [nsz] Artırmak, fiyatı yükseltmek
  44. [nsz] Sesini yükseltmek
  45. [nsz] Büyük abdest bozmak
  46. [nsz] Giderilmek, yok olmak
    • "Leke çıktı."
  47. Unutmak
    • "O söz benim hatırımdan çıkmadı."
  48. [nsz] Ay, güneş görünmek
    • "Hava açılmış, ay çıkmıştı." (Refik Halit Karay)
    • "Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  49. [nsz] Yayımlanmak
    • "Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu." (Yusuf Ziya Ortaç)
  50. [nsz] Gelmek
    • "Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakiyle derhâl sezmişti." (Refik Halit Karay)
  51. [-den] Gerçekleşmek
    • "İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!" (Memduh Şevket Esendal)
  52. [nsz] Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
    • "Arabanın direksiyonu çıkmak."
  53. [-den] Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek
    • "Ev, ev olmaktan çıktı."
  54. [-le] Flört etmek
    • "Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım." (Atilla İlhan)
  55. [-e] Erişmek, görmek
    • "Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım." (Sait Faik Abasıyanık)
  56. Harcamak zorunda kalmak
    • "Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım."
  57. [-i] Vermeye katlanmak
    • "Çık bakalım paraları!"

ÇİLSİZ

  1. [sıfat] Çili olmayan
    • "Çilsiz bir yüz."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü