Başında çı olan 8 harfli 49 kelime var. Çı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde çı olan kelimeler listesine ya da sonu çı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında çı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇIĞIRTMA
-
-
[isim]
Çığırtmak işi
-
Basit, küçük, nefesli bir çalgı
- "Bu lakırtıların arasında çığırtma gibi ince çocuk sesi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Çığırtmak işi
- ÇINGIRAK
-
-
[isim]
Küçük çan
- "Sıcaktan o kadar bunalmıştık ki uğuldayan kulaklarımız, eski usul sac kapıya asılı iri çıngırağın sesini kavrayamadı." (Refik Halit Karay)
-
İçindeki tanelerin hareketiyle ses çıkaran metal nesne
- "Kollarını, çıngırağı tutmak istermiş gibi oynatıyor, ileriye geriye, iki yana." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Küçük çan
- ÇITLAMAK
-
-
[nsz]
"Çıt" sesi çıkarmak
- "Ateş çıtlıyor."
-
[nsz]
"Çıt" sesi çıkarmak
- ÇILGINCA
-
-
Deli gibi, delicesine, çılgıncasına
- "Mademki Salvotore'yi o derece kıskandım, demek ki kendisine çılgınca âşıktım." (Refik Halit Karay)
-
Aşırı bir biçimde
- "Gençler, çocuklar, günün kahramanına çılgınca tezahürat yapıyorlar." (Haldun Taner)
-
Deli gibi, delicesine, çılgıncasına
- ÇIKRALIK
-
-
[isim]
Çıkra ile örtülü yer
-
[isim]
Çıkra ile örtülü yer
- ÇIRPINMA
-
-
[isim]
Çırpınmak işi
-
[isim]
Çırpınmak işi
- ÇIKARTIŞ
- ...
- ÇIRPINTI
-
-
[isim]
Çırpınma
-
Suların ufak ve oynak dalgalarla kaynaşması
-
Ruhsal gerginliğin dışa vurması, ajitasyon
-
Aşırı uykusuzluk, titreme, silkinme durumu
-
[isim]
Çırpınma
- ÇIĞRALIK
-
-
[isim]
Karda kürekle, dallarla açılan dar yol
-
Bir tür çalılık
- "İzleri takip ettiler, Çadırtepe'ye doğru çığralık içinde kayboldular." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Karda kürekle, dallarla açılan dar yol
- ÇIKARMAK
-
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Sonunu getirmek
- "Bu para ile ayı çıkarırız."
-
[-i]
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
[-i]
Bulmak, ortaya koymak
- "Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak."
-
[-i]
Hatırlamak
- "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Döküntülü bir hastalığa tutulmak
- "Çiçek çıkarmak."
-
[-i]
Çok hoşlanmak
- "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
- "Öfkesini benden çıkardı."
-
[-i]
Sağlamak, elde etmek
- "Ekmeğini taştan çıkarmak."
-
[-i]
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- "Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak."
-
Sindirim yolundan dışarı atmak
-
İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
[-i]
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
- "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yayımlamak
- "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-i]
Gidermek
- "Lekeyi çıkarmak."
-
[nsz]
Sebep olmak, yol açmak
- "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Yapmak, üretmek
- "Bu terzi çok iş çıkarıyor."
-
[-e]
Sunmak
- "Konuklara çerez çıkardı."
-
[-e]
Göstermek
- "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak
- "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yollamak, göndermek
- "Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti."
-
[nsz]
Yükü boşaltmak
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Resim yapmak
-
[nsz]
Fotoğraf çektirmek
-
[-i]
Söylemek
- "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- ÇINLATIŞ
-
-
[isim]
Çınlatma işi veya biçimi
-
[isim]
Çınlatma işi veya biçimi
- ÇIYANCIK
- ...
- ÇINARLIK
-
-
[isim]
Çınar ağaçları çok olan yer
- "Bayramda o, kızlarla beraber arabaya biner, çınarlığa doğru çıkardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Çınar ağaçları çok olan yer
- ÇIRPINIŞ
-
-
[isim]
Çırpınma işi veya biçimi
- "O, şimdi herkes uyurken gündüzki yorgunluklarının, çırpınışlarının beyhudeliğini anlamıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Çırpınma işi veya biçimi
- ÇITLATMA
-
-
[isim]
Çıtlatmak işi
-
Antep fıstığının kabuğunu aralama
-
[isim]
Çıtlatmak işi
- ÇILDIRMA
-
-
[isim]
Çıldırmak işi
-
[isim]
Çıldırmak işi
- ÇITLAYIŞ
-
-
[isim]
Çıtlama işi veya biçimi
-
[isim]
Çıtlama işi veya biçimi
- ÇIKILAMA
-
-
[isim]
Çıkılamak işi
-
[isim]
Çıkılamak işi
- ÇINLATMA
-
-
[isim]
Çınlatmak işi veya biçimi
- "Sahnenin önüne dizilen dört hoparlörden geçen saz sesleri, salonu çınlatmaya başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Çınlatmak işi veya biçimi
- ÇIKIŞMAK
-
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak
- "Behey mübarek adam, gece yarıları denizin dibinde ne arıyorsun diye soruyor, âdeta karşısına bir suçlu çıkarmışlar gibi çıkışıyordu." (Refik Halit Karay)
- "Çene yarıştırmada ben seninle çıkışamam."
-
[nsz]
Yeter olmak, yetmek
- "Param çıkışmadığı için arkadaşımdan borç aldım."
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak