Sonunda ü olan 4 harfli 38 kelime var. Ü harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ü harfi olan kelimeler listesine ya da başında ü harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖRTÜ
-
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- "Hekim, hastanın üstündeki örtüyü açtı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kız Ayşe, anana söyle, seni örtüye soksun." (Ömer Seyfettin)
-
Yapılarda çatı, dam
-
[isim]
Örtmek için kullanılan şey
- TÜTÜ
- ...
- ÖVGÜ
-
-
[isim]
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı, methiye
- "İstanbul camilerinin övgüsü üstüne açtıkları konuşmalar bitmek bilmezdi." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı, methiye
- ÖÇLÜ
-
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- "Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- MENÜ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yenecek yemeklerin listesi
-
Sofraya çıkarılacak yemeklerin hepsi
-
Komut veya seçenek listesi
-
[isim]
Yenecek yemeklerin listesi
- BÖCÜ
-
-
[isim]
Kurt
-
Böcek
-
Çocukları korkutmak için söylenen ve hayalet, hortlak vb. hayalî varlık
- "Ferace ile böcü gibi çıkacak değilim ya." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kurt
- ÖYKÜ
-
-
[isim]
Ayrıntılarıyla anlatılan olay
-
Hikâye
- "Çok yazamıyorum ama öyküler içinde yaşıyorum." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Ayrıntılarıyla anlatılan olay
- ÜLKÜ
-
-
[isim]
Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal
- "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür." (Atatürk)
-
İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, yalnızca erişilmesi istenen amaç olarak kalan kılavuz ilke, örnek yargı ölçüsü, mefkûre, ideal, vizyon
- "Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri!" (Halide Edip Adıvar)
-
Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal
-
[isim]
Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal
- BÖLÜ
-
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ""a/b" anlatımı, "a bölü b" diye okunur."
-
Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu
- ""a/b" kesri "a bölü b" diye okunur."
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- KÜSÜ
-
-
[isim]
Küskünlük
-
[isim]
Küskünlük
- GÖMÜ
-
-
[isim]
Toprak altına gömülerek saklanmış para veya değerli şeyler, define
-
[isim]
Toprak altına gömülerek saklanmış para veya değerli şeyler, define
- ÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- "Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
- "Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız." (Aka Gündüz)
-
Yapışkan, verimli (toprak)
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
- "Özlü anlatım."
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- SEZÜ
-
-
[isim]
Mantar meşesi
-
[isim]
Mantar meşesi
- BÜYÜ
-
-
[isim]
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
- "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." (Halide Edip Adıvar)
- "Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum." (Orhan Pamuk)
- "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
-
Karşı durulamaz güçlü etki
- "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
- GÜDÜ
-
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- "Çocuğun bunalım geçirmesi, gelişen cinsel güdülerini doyuramaması anlamındadır." (Çetin Altan)
-
Bir etkinlik veya işin gizli sebebi
-
Kaynağı akıl olan sebep, saik
- "Sevgi bir dürtü, ödev bir güdüdür."
-
Bireyleri bilinçli ve amaçlı işlerde bulunmaya yönelten dürtü veya dürtüler bileşkesi, saik
-
[isim]
Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
- MÖNÜ
-
-
[isim]
Bakınız menü
-
[isim]
Bakınız menü
- REVÜ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi
- "Güzel bir kadın, filmlerdeki asker revü kızları gibi bir selam verdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi
- ÖNLÜ
- ...
- KÖTÜ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- "Kötü bir kalem."
- "Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu." (Haldun Taner)
- "Ne oldu ki Ömer ağa, dedi. Lafımı yanlış anladın, kötüye çektin?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görevlerini kötüye kullandılar."
-
Zararlı, tehlikeli
- "Kötü adam."
- "O benim dinlemekteki sabrımı, saflığımı kötüye kullandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Korku, endişe veren
- "Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "... en insaflıları biraz acır, ah zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş derler." (Ömer Seyfettin)
-
Kaba ve kırıcı
- "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan
-
[zarf]
Aşırı, çok
- "Kız, oğlana kötü tutuldu."
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- DÜĞÜ
-
-
[isim]
Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur
-
Pirinç
-
[isim]
Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur