Başında ç olan 4 harfli 36 kelime var. Ç harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ç harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ç bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇAKI

  1. [isim] Açılıp kapanan bir veya birkaç ağızlı küçük cep bıçağı
    • "İki çocuk tahta saplı bir çakı ile kollarını çizdiler." (Ömer Seyfettin)
    • "Övünmek saymazsanız, çakı gibi topçu subayı oluyordum." (Refik Erduran)
  2. Denizçakısı

ÇARE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu
    • "Sonra aklına daha emin bir çare gelmiş gibi ters yüzü geri döndü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sıkboğaz etme çocuğum. Bir çaresine bakacağız. Ben annenle konuşurum.." (Mahmut Yesari)
  2. Tedavi yolu, deva

ÇETE

Kelime Kökeni : Bulgarca

  1. [isim] Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk
  2. Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik
    • "Bir korsan çetesi kuracak, adadan adaya geçerek..." (Refik Halit Karay)

ÇALI

  1. [isim] Böğürtlen, ahududu gibi küçük, dalları dibinden çatallanan ve sapları odunsu bitki

ÇITA

  1. [isim] Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta

ÇUCU

  1. [isim] Semerci

ÇİLE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Zahmet, sıkıntı
    • "Dargınlık insanların bütün ömrünü dolduran bir çile, bir ezadır." (Refik Halit Karay)
    • "Âşıkın olmaz mı çile çekmesi / Çilenin olmaz mı boyun bükmesi." (Seyrani)
    • "Yirmi beş senedir Beykoz'daki o tekke gibi evde çile dolduruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Karşı taraftan konuşanın kolağası Mustafa Kemal oluşu hepsini çileden çıkarır." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zahmetli ve perhizli dönem

ÇIMA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Halat ucu

ÇARK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir eksenin döndürdüğü tekerlek biçimindeki makine parçası
    • "Çarklar dönüyor, küçük çark büyüğünü döndürüyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Kırmızı balıklar birdenbire canlanırlar ve kavanozun içinde birbiri ardınca keyifli keyifli çark çevirmeye başlarlar." (Halide Edip Adıvar)
    • "Küçük hizmetçi masanın öbür ucundan yarım sağa çark ederek elektrik düğmesine doğru döndü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Herhangi bir askerî birliğin, biçimini ve düzenini bozmadan kanatlarından biri çevresinde dönerek yön değiştirmesi

ÇIĞA

  1. [isim] Mersin balığının, yumurtasından havyar yapılan türü (Acipenser ruthenus)

ÇİVİ

  1. [isim] İki şeyi birbirine tutturmak için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmış ufak çubuk, mıh
    • "Ayağının çivi kestiğini ancak o zaman fark etti." (Haldun Taner)
    • "Misafirlerimize trende çivi kestirmekte mana yok." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bakanlıktan biri bir çivi sürer diye korkuyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bu ülkenin, bu dünyanın çivisi çıkmış, ben mi çakacağım?" (Ahmet Ümit)
  2. Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum
    • "Suyu çivi gibi tutan toprak testiyi çarpıp kırmıştı bir seferinde." (Tarık Dursun K)

ÇOĞU

  1. [zamir] Bir şeyin büyük bölümü
    • "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "İkinci defa düğünümüzden bahsettim: -Biraz daha sabret Sara dedi. Çoğu gitti azı kaldı." (Aka Gündüz)
  2. Çok kimse
    • "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

ÇAĞA

  1. [isim] Çocuk, bebek

ÇİZİ

  1. [isim] Çizgi
  2. Saban demirinin toprakta bıraktığı iz
  3. Tutum, davranış

ÇUKA

  1. [isim] Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi

ÇEŞM
...
ÇATI

  1. [isim] Bir yapının, bir evin damını kuran parçaların bütünü
    • "Sık ağaçlar arasında yalnız üst katının çatısı görünen kırmızı aşı boyalı bir eski eve doğru yürüyorlardı." (Ömer Seyfettin)
  2. Birbirine çatılmış, çakılmış şeylerin bütünü
  3. Yapının tavanı ile damı arasındaki kullanılan yer
  4. İnsan ve hayvanda iskeletin kuruluşu
  5. Barınılan, sığınılan yer
  6. Belli bir maksada yönelik kimselerin oluşturduğu birlik
  7. Özne, nesne durumlarına göre, belirli çatı eklerinin fiil kök veya gövdelerine getirilen türev, bina: Sevinmek (sev-in-), sevdirmek (sev-dir-), sevindirmek (sev-in-dir-) gibi
  8. Hikâye, roman, piyes vb. edebî türlerde olay kuruluşu, kurgu
    • "Halit Ziya Uşaklıgil'in, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Reşat Nuri Güntekin'in romanlarındaki sağlam çatıyı onunkilerde bulamazdınız." (Haldun Taner)
  9. Bir yapıyı örten ve eğik yüzeyleri olan damın tahtadan iç yapısı

ÇENE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını saplayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad
    • "Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Sabahtan akşama kadar uyukluyorsun, gece olunca çenen açılıyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hasta aksırır gibi bir ses çıkardı. Döndü, baktı; -Ne istiyor?... dedi, ağa cevap vermedi. Çenesi atıyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri
  3. Çok konuşma huyu, gevezelik
    • "Sende de çene var ha!"
  4. Köşe

ÇEKİ

  1. [isim] Tartı
  2. 225,978 kg olan, odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan ağırlık ölçü birimi
  3. Üzüntü, sıkıntı
  4. Kadınların başlarına bağladıkları örtü

ÇİFT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
    • "Harmanı biz dövelim, öküzleri biz çifte koşalım, tarlayı biz sürelim, siz yukarıda aşık atın." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. [isim] Bir erkek ve bir dişiden oluşan iki eş
    • "Kocası İtalyan, karısı Sırbistanlı olan bu çift ile araları pek iyi idi, ailece de görüşüyorlardı." (Refik Halit Karay)
  3. [isim] Toprağı sürmek için birlikte koşulan iki hayvan
  4. [isim] Küçük maşa veya cımbız
    • "Kuyumcu çifti. Saatçi çifti."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü