İçinde z olan 3 harfli 76 kelime var. İçerisinde Z harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında z harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu z harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BİZ

  1. [zamir] Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
    • "Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!" (Atatürk)
    • "Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Bazen teklik birinci kişi zamiri "ben" yerine kullanılan bir söz
    • "Biz kendisini aldığımız zaman vücudu pek ince idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

CIZ

  1. [isim] Çocuk dilinde ateş
  2. Kızgın yağın içine bir şey atıldığında çıkan ses

ZİL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç
    • "Birini buldu, ne güzel oldu diye zil takıp oynayacak mıydım?" (Ahmet Ümit)
    • "... ayakta kendilerine çekidüzen veren iki taze zillerini vuruyordu." (Refik Halit Karay)
  2. Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan yuvarlak, metal nesne
    • "Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile her sineden ole." (Yahya Kemal Beyatlı)

BAZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Temel
    • "Baz fiyat."
  2. [isim] Taban
  3. [isim] Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan madde, esas

ARZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sunma
  2. Piyasaya mal sürülmesi
    • "Demin de arz ettiğim gibi karakolda izah ederim." (Tarık Buğra)
  3. Yüksek bir makama anlatma, bildirme

VAZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Konma, konulma
  2. Birine ayırma, ona ait olma

KEZ

  1. [isim] Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer
    • "İki kez İstanbul'a gittim."

ZAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin fiyatını artırma, bir fiyat üstüne yeni bir fiyat katma, bindirim
    • "Ekmek iki ayda üç defa zam gördü."

UZA
...
IRZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir kimsenin, başkaları tarafından dokunulmaması ve saygı gösterilmesi gereken iffeti
    • "Bekçiye mahalle, ırzını, namusunu, malını canını tereddütsüz teslim edebilirdi." (Samiha Ayverdi)

SÖZ

  1. [isim] Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
    • "Aklıma bu maaş meselesinden bir kere de Ahmet Kerim'e söz açmak geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Toplantıda ilk olarak başkan söz aldı."
    • "Numaralar okunuyor, görüşüyoruz, gruplardan gruplara sözler atıyoruz, şakalar ediyoruz, ne hoş eğleniyoruz." (Refik Halit Karay)
    • "Söz bir, Allah bir, seni ele vermem." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
    • "İşimin yapılacağı konusunda bakandan söz aldım."
    • "Sarhoşlar söz atıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu toplantıda büyüklere söz düşmüyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Hâlbuki bu münasebetsiz dedikodular mektebe de söz getirmeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
    • "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
    • "Ortalıkta bir söz dolaşıyor."
  5. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
    • "O, sözünde duran bir adamdır."
  6. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
    • "Şarkının sözleri çok anlamlı."

KIZ

  1. [isim] Dişi çocuk
    • "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı." (Halide Edip Adıvar)
    • "Kız gibi oğlan."
    • "Sen kızı kandıracaksın, sonra kaynananla gidip kızı isteyeceksin." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bakire
    • "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Yemekten sonra sürgün herifin aklını yoklamak için, kızım sana dedim, gelinim sen işit, demeye getirip sordu." (Kemal Tahir)
  3. Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı
    • "Karo kızı."
    • "Şimdi de kucağında evirip çevirdiği İngiliz malı, kız gibi mavzerine bakıyor, gözlerini ondan ayırmıyordu." (Tarık Buğra)
  4. [ünlem] Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü

POZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Resim ve fotoğrafta duruş
    • "Yastıkları hastaya vereceğim yan oturma pozuna göre dizdim." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Tam çizerken bir arkadaşı geliyor, poz veren çocuğun ensesine bir küfür ve bir de şamar yapıştırıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Büyük yazar pozlarındalar ama, edebiyat dünyası denilen şu dünyanın ne geçmişinden ne şimdisinden haberleri var." (Nezihe Meriç)
  2. Fotoğrafta objektifin açık kaldığı süre
  3. Fotoğraf makinesinde kullanılan filmde her bir kare
  4. Kurum, çalım

UZO

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Yunan rakısı

KÖZ

  1. [isim] Küçük kor parçası

HAZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk
    • "Bunların hiçbirisinden haz almazdı, bu âlemde bir güzellik olmak lazım gelse bir başka biçimde lazım geleceğini düşünüyordu." (Halit Ziya Uşaklıgil)
    • "O, ... kullanmaya alışık olduğu bu şartlı eşyasını gördükçe ve elledikçe bir haz duyardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Göze bu kadar samimi ve sıcak haz veren bir mahluk çok zamandır görmemiştim." (Halide Edip Adıvar)
    • "Günün bu son hazzını çıkarmadan ondan niçin vazgeçeriz?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma
  3. Ezgi
  4. Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku
    • "Ömrünün en öfkeli veya buhranlı anlarında bile yaşamak hazzının parıltısı gözlerinden eksik olmazdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)

HIZ

  1. [isim] Çabukluk, sürat
    • "Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Fırtına hızını aldı."
    • "Güneş hızını kaybedince bu yapışkan su donar, yapraklar ellenebilir, toplanabilir duruma gelir." (Necati Cumalı)
  2. Bir hareketten doğan güç, şiddet
    • "Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı." (Haldun Taner)
    • "Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Çaba, güç, gayret, takat
  4. Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat

TOZ

  1. [isim] Çok küçük ve hafif parçacıklara bölünmüş toprak
    • "Bu talihsiz taşra kentinde, yolun iki yanındaki yeşilleri tozdan yitmiş ağaçlara bakmak insanı daha bir yalnız kalmışlık duygusu içinde bırakıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Uzaktaki yoldan açık bir otomobilin tozu dumana katarak kasabaya geldiği görüldü." (Haldun Taner)
  2. Çok küçük parçacıklara bölünmüş olan herhangi bir madde
    • "Bak gene bir tutam saçak tütün kalmadı. Bana yalnız tozları kalıyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bu tozu dumana katarak kaçan canavara yetişmek tıknefes lalanın kârı değildi." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [sıfat] Bu durumda olan
    • "Toz boya. Toz biber."

AZI

  1. [isim] Köpek dişlerinden sonra içeriye doğru, alt ve üst çenenin iki yanında beşer tane bulunan ve yiyecekleri öğütmeye yarayan dişlerin ortak adı, azı dişi, öğütücü diş
  2. Öküz arabalarında ön ve arka yastıkları dingile bağlayan ağaç çivi

TUZ

  1. [isim] Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
    • "Kaldırdığı gibi pekmez çömleğini vurmuş yere, tuz buz etmiş." (Rıfat Ilgaz)
    • "Küçük votka kadehleri, mermi ıslıklarıyla aynalara çarpıp tuzla buz oluyorlar." (Atilla İlhan)
  2. Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazın almasıyla oluşan birleşim, sodyum klorür (NaCl)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü