Sonunda emek olan 8 harfli 97 kelime var. EMEK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde emek olan kelimeler listesine ya da başında emek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
EKME, EMEK, KEME, MEKE
3 Harfli Kelimeler
EKE, KEM
2 Harfli Kelimeler
EK, EM, KE, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TİTREMEK
-
-
[nsz]
Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak
-
[-den]
Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak
- "Soğuktan mı titriyordum yoksa heyecandan, üzüntüden mi, bilmem." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ses kısık ve kesik çıkmak
-
Çok üşümek
-
Işığın aralıklı olarak gücü azalıp çoğalmak
-
[-den]
Birinden veya bir şeyden korkmak, korkuya kapılmak
-
[nsz]
Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak
- GEVREMEK
-
-
[nsz]
Kolay kırılır duruma gelmek
-
Ekin olgunlaşmak
-
[nsz]
Kolay kırılır duruma gelmek
- EŞELEMEK
-
-
[-i]
Toprak, kül gibi toz durumunda bulunan şeyleri hafifçe kazıp karıştırmak
- "Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı." (Cahit Uçuk)
-
Dağıtıp karıştırmak
- "Canan'ın odasında, ayaklarıyla yorganı eşeleyip karyolayı sarsarak hıçkırırken buldu." (Peyami Safa)
-
Bir işin, sorunun aslını anlamaya çalışmak, kurcalamak
- "Bunu burada eşeleyip kimseyi üzmek istemeyiz." (Haldun Taner)
-
[-i]
Toprak, kül gibi toz durumunda bulunan şeyleri hafifçe kazıp karıştırmak
- GÜRLEMEK
-
-
[nsz]
Kalın ve gür ses çıkarmak
- "Pala bıyıklı adamın sesi kapının önünde gürledi." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Huri'nin anası, doğurduktan sonra bir tifo hastalığında gürleyip gitmişti." (Nabizade Nazım)
-
[nsz]
Kalın ve gür ses çıkarmak
- İKİLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin sayısını ikiye çıkarmak
-
Tekrarlamak, yinelemek
-
Tarlayı iki kez sürmek
-
[-i]
Bir şeyin sayısını ikiye çıkarmak
- GİZLEMEK
-
-
[-i]
Saklamak, görünmeyecek, belli olmayacak bir yere veya bir duruma koymak
- "Siperleri çalılarla örterek uçaklardan gizlediler."
-
Beneklerle, çizgilerle veya renklerle bezeyerek bir şeyi bulunduğu çevreye uydurmak, alalamak, peçelemek, kamufle etmek
-
Bilerek ve isteyerek bir olguyu haber vermemek
- "Bu işi babasından gizlemiş ama ablasına açmıştır." (Haldun Taner)
-
[-i]
Saklamak, görünmeyecek, belli olmayacak bir yere veya bir duruma koymak
- SÜSLEMEK
-
-
[-i]
Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek
- "Yemişçiler dükkânlarını meyvelerle süslüyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Söz oyunlarıyla güzelleştirmek
- "Söylediğim şeyleri, maalesef bir kısmı da uydurma olan misallerle süsleyerek adamcağızı âdeta ağlamaklı ederdim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birinin kusurlarını uzun uzun yüzüne vurmak
- "Ben onu bir süsleyeyim de görsün."
-
[-i]
Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek
- FİTLEMEK
-
-
[-i]
Birini, başkasına karşı kışkırtmak, fitnelemek
-
[-i]
Birini, başkasına karşı kışkırtmak, fitnelemek
- GÜNLEMEK
-
-
[-i]
Günü belirlemek, tarihlendirmek
-
[-i]
Günü belirlemek, tarihlendirmek
- İPİLEMEK
-
-
[nsz]
Az ışıkla yanmak
- "Memidik başını kaldırınca çelikten ışık ağı bir anda silindi, onun yerini göz kamaştıran, ipileyen bir sarı sıcak aldı." (Yahya Kemal)
-
[nsz]
Az ışıkla yanmak
- BİZLEMEK
-
-
[-i]
Ucu çivili değnekle hayvanı dürtmek
-
[-i]
Ucu çivili değnekle hayvanı dürtmek
- KÜLLEMEK
-
-
[-i]
Genellikle ateşin üzerini külle örtmek
-
Bir acıyı, bir sıkıntıyı unutturmak
-
[-i]
Genellikle ateşin üzerini külle örtmek
- DİNLEMEK
-
-
[-i]
İşitmek için kulak vermek
- "Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Birinin sözünü, öğüdünü kabul edip gereğince davranmak
- "Beni dinlersen bu işten vazgeç."
-
Kulakla veya dinleme aletiyle hastayı muayene etmek
- "Doktor kalkar. Kulağını bu gösterilen yere dayar. Dinler." (Ömer Seyfettin)
-
Uymak, baş eğmek, itaat etmek
-
[-i]
İşitmek için kulak vermek
- DÖLLEMEK
-
-
[-i]
Erkek gamet bir yumurtacıktaki dişi gametle kaynaşmayı sağlayarak yumurtacığı tam bir hücre durumuna getirmek, ilkah etmek
-
[-i]
Erkek gamet bir yumurtacıktaki dişi gametle kaynaşmayı sağlayarak yumurtacığı tam bir hücre durumuna getirmek, ilkah etmek
- TÜPLEMEK
-
-
[-i]
Tüpe yerleştirmek, doldurmak
-
[-i]
Tüpe yerleştirmek, doldurmak
- OJELEMEK
- ...
- TÜMLEMEK
-
-
[-i]
Tüm durumuna getirmek, tamamlamak, ikmal etmek
-
[-i]
Tüm durumuna getirmek, tamamlamak, ikmal etmek
- KEŞLEMEK
-
-
[nsz]
Aldırış etmemek, önem vermemek, ciddiye almamak
-
[nsz]
Aldırış etmemek, önem vermemek, ciddiye almamak
- ÇİMLEMEK
-
-
[-i]
Çim ekmek
- "O koca alanı biz kendi elimizle temizledik, düzelttik, çimledik, suladık." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Çim ekmek
- SÜDREMEK
-
-
[nsz]
Sarhoş olmak, esrimek
-
[nsz]
Sarhoş olmak, esrimek