Başında h olan 5 harfli 281 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HAYLİ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Epey, oldukça çok
    • "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. [zarf] Oldukça
    • "Hayli yoruldum."

HAVAİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Hava ile ilgili, havada bulunan
  2. [isim] Açık mavi renk
  3. Bu renkte olan
    • "Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yeleme
  5. Değersiz, boş
    • "Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

HAVUZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Su biriktirme, yüzme, çevreyi güzelleştirme vb. amaçlarla altı ve yanları mermer, beton vb. şeylerden yapılarak içine su doldurulan, genellikle üstü açık yer
    • "Asıl binanın iki yanındaki kuru havuzlara ve havuzların hemen yanı başındaki kameriyelere doğru daha seyrek, daha bol çiçekli bitkiler yayılıyor." (Atilla İlhan)
  2. Kum, asit vb. konulan çukur yer
    • "Kum havuzu."
  3. Büyük gemilerin onarılmak için çekildikleri yer
  4. Bir amaç güdülerek farklı kaynaklardan gelen paranın ilgililere daha sonra paylaştırılmak üzere toplandığı belirli bir yer

HURUÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çıkma, çıkış
  2. Göç

HARAP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
    • "Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı." (Ömer Seyfettin)
    • "Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." (Atatürk)
    • "Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi." (Halide Edip Adıvar)
    • "Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bitkin, yorgun, perişan
    • "Kiraz yemekten insanlar harap, perişan olurdu." (Refik Halit Karay)
  3. Çok sarhoş

HENÜZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [zarf] Az önce, daha şimdi, yeni
    • "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Daha, hâlâ
    • "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)

HIŞIR

  1. [isim] Olmamış meyve
  2. [sıfat] Taşkınlık gösteren, yaramaz (kimse)
    • "Serde toyluk vardı a canım. Sahi ne hışırdım o zaman. İlk gençlik, sersemlik, budalalık çağı." (Haldun Taner)
  3. [sıfat] Aptal, sersem

HURRA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [ünlem] Genellikle Batılı uluslarda hep bir ağızdan "yaşa" anlamlı destek vermek amacıyla kullanılan bir söz

HAYCI
...
HAMUT

  1. [isim] Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember

HUMAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçki veya uyku sersemliği

HAŞAT

  1. [sıfat] Darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
  2. Yorgun, bitkin

HOŞAF

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bütün veya dilimler hâlindeki kuru meyvenin şekerli suyla kaynatılmasıyla yapılan bir tür tatlı

HAZIM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sindirim
  2. Benimseme, kabul etme

HAMAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Taşıyıcı
    • "Hamalın biri, sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." (Haldun Taner)

HARİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer

HUSUF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ay tutulması

HAZIR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
    • "Ben hazırım, isterseniz gidelim."
    • "Gürültü etmeden hastayı masaya kaldırın, aletler hazır olunca bana haber verin." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hazıra konmak istemeyen şair, yeni söyleyişler aramak zorundadır." (Orhan Veli Kanık)
    • "Hep hazırdan yiyor, içiyor, her gün Fatma Hanım'ın bin türlü bahanelerle parasını çekiyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş
    • "Yemek hazır, buyurun."
  3. Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı
    • "Hazır elbise. Hazır ayakkabı."
  4. [zarf] Bu fırsattan yararlanarak
    • "Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım." (Reşat Nuri Güntekin)

HÜNER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Beceri isteyen ustalık, beceriklilik

HUSUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Olma, oluş, oluşma, meydana gelme

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü