Başında e olan 5 harfli 214 kelime var. E harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında e bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ENGEL

  1. [isim] Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap
    • "Bürokratik engelleri ortadan kaldıracak bir formül aradık ve bulduk." (Haldun Taner)
    • "Yabancı gitmek isteyince ikisi birden engel oldular." (Nezihe Araz)
  2. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer
  3. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer
  4. Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, bariyer
  5. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer

EVDEŞ

  1. [isim] Aynı evde oturanlardan her biri
    • "Evdeşi ile bakıştılar, o zaman ikisi de ağlamaya başladı." (Emine Işınsu)

ETRAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yanlar, taraflar
    • "Her vakit oturdukları büyücek masanın etrafına yerleştiler." (Peyami Safa)
    • "Vaktiyle etrafı boş bulduğu için mistik sıfatını takınmak istemişti." (Asaf Halet Çelebi)
    • "Ön arabanın karşısına geçerler, bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığa vurarak etrafını alırlar." (Refik Halit Karay)
  2. Çevre, dolay
    • "Meçhul kadın korka korka etrafına bakındı." (Aka Gündüz)
  3. Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit
    • "Ama derdini etrafına anlatamıyordu işte." (Samiha Ayverdi)

EŞMEK

  1. [-i] Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak
    • "Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın. / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. Araştırmak, incelemek

EMZİK

  1. [isim] Süt çocuklarını oyalamak için ağızlarına verilen kauçuk meme
    • "Parkta daldılar dedikoduya / Dün kaldıkları yerden devam ettiler / Yavrular da birbirlerine / Emziklerini ikram ettiler." (Arif Nihat Asya)
  2. Beslemek için süt çocuklarına meme yerine emdirilen ağzı kauçuklu süt şişesi, biberon
    • "Hem ağzımdan yaralandığımı, üç gün kapalı dudaklarımın arasından emzikle süt içtiğimi nasıl unutuyormuşum?" (Reşat Nuri Güntekin)
  3. İbrik, çaydanlık, testi vb. kapların, suyu azar azar akıtmaya yarayan içi delik uzantısı, ibik
    • "Çaydanlığın emziği tıkanmış."
  4. Sigara ağızlığı

EŞLEM

  1. [isim] Kopya

EVSAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Nitelikler, vasıflar

ENGİN

  1. [sıfat] Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi
    • "Bu deniz de sabahın sisi içinde engin, sınırsız bir deniz gibi görünür." (Haldun Taner)
  2. [isim] Açık deniz
    • "Enginden dönen deniz kuşları sessiz kanatlarıyla başımın üstünde dolaşıyorlar." (Reşat Nuri Güntekin)

ERKLİ

  1. [sıfat] Erki olan, nüfuzlu, muktedir, kadir

ECDAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Geçmişteki büyükler, atalar
    • "Ecdadının dilini neye beğenmiyorsun?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

EĞLEK

  1. [isim] Sürünün yazın öğle sıcağında dinlendiği gölgelik
  2. Yolcuların geceyi geçirdikleri yer, han, konak

ELVAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Renkler
  2. [sıfat] Türlü renklerde olan
    • "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi." (Halk türküsü)

ERKEN

  1. [zarf] Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı
    • "Sakın geç kalma, erken gel." (Ahmet Rasim)
  2. Sabahın ilk saatleri

ELMAS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yerin derinliklerinde bulunan, billurlaşmış arı karbon
    • "Elmas gibi kalbi var. Elmas gibi bir çocuk."
  2. Mücevher olarak kullanılan, saydam, değerli taş
    • "Eline geçen elması eve taşıyor, içi kasalı aynalı dolaba kutu kutu istif ediyormuş." (Refik Halit Karay)
  3. [sıfat] Bu taşlarla yapılmış
    • "Elmas küpe."
  4. Elmastıraş

EKİCİ

  1. [isim] Herhangi bir tarım ürününü üreten, tarımla uğraşan çiftçi
    • "Ekicinin ürünü değer fiyatına satın alınacaktır." (Necati Cumalı)
  2. Birini uydurma bir sebeple bırakıp giden, atlatan kimse

EVREN

  1. [isim] Gök varlıklarının bütünü, kâinat, cihan, âlem, kozmos
    • "Eski yorumcular daha ileri gitmiş, evrenin yaratılmasında ve doğanın kurallarında bile matematik bir öz bulmuşlardır." (Haldun Taner)
  2. Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen bütün varlıklar
    • "Yemeyi, içmeyi, konuşmayı, düşmanlarımı, dostlarımı, orta malı hislerimi ve evreni unuttum." (Refik Halit Karay)
  3. Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam
    • "Kendi evrenine dalmış olan Halim, ürkerek sıçradı, bir adım geriye attı." (Atilla İlhan)

EOSEN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Üçüncü Çağın, memelilerin oluştuğu dönemi

EVSEL

  1. [sıfat] Evle ilgili
    • "Evsel atıklar."

EKOSE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan (desen veya kumaş)
    • "Kendi tüyleri ile hiç asorti olmayan ekose bir yelek giymiş." (Haldun Taner)

EKMEK

  1. [-i] Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
  2. Toprağı ekip biçmek için kullanmak
    • "Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor." (Memduh Şevket Esendal)
  3. [-e] Serpmek
    • "Yemeğe biber ekmek."
  4. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak
    • "Fesat tohumları ekenler..."
  5. Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak
    • "Lale ile Günnur kendilerini ektiğim için müthiş içerlemişler." (Haldun Taner)
  6. Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek
  7. Yarışta geçmek

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü