İçinde ay olan 5 harfli 152 kelime var. İçerisinde AY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ay olan kelimeler listesine ya da Sonu ay ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAYİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayıplama, kınama
-
[isim]
Ayıplama, kınama
- YAYLA
-
-
[isim]
Akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parçası, plato
- "Geceleri yaylalar ayaz olur, adamı üşütür." (Memduh Şevket Esendal)
-
Dağlık, yüksek bölgelerde, kışın hayat şartları güç olduğu için boş bırakılan, yazın havası iyi ve serin olan, hayvan otlatma veya dinlenme yeri
-
[isim]
Akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parçası, plato
- PAYLI
-
-
[sıfat]
Hisseli, hissedarları olan
-
[sıfat]
Hisseli, hissedarları olan
- FAYDA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yarar
- "Bunların faydasından geçtik, zararlarını görmeyelim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hekimler epeyce çalıştılar, ilaç verdiler, kan aldılar ise de fayda etmedi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Şimdiye kadar bana iki paralık faydan dokundu mu ki her gün alacaklı gibi gırtlağıma sarılıyorsun!" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bunlar yazı ile anlatılacak, anlatılırsa bir faydası olacak şeyler değil." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yarar
- TAYİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma
- "Yola devam edilmesini tayin için sordu." (Refik Halit Karay)
- "Necmi Efendi palas pandıras Çorlu'ya tayin edildi." (Haldun Taner)
-
Atama
-
[isim]
Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma
- GAYRI
-
-
[sıfat]
Başka, diğer
-
[zarf]
Artık, bundan böyle
-
[sıfat]
Başka, diğer
- ŞAYKA
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Türklerin Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazakların kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi
-
[isim]
Türklerin Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazakların kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi
- AYLAK
-
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
- RAYBA
- ...
- HAYLİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Epey, oldukça çok
- "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
Oldukça
- "Hayli yoruldum."
-
[sıfat]
Epey, oldukça çok
- AZVAY
-
-
[isim]
Sarısabır
-
[isim]
Sarısabır
- AYSAR
-
-
[sıfat]
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse)
-
Değişken huylu, kararsız (kimse)
-
[sıfat]
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse)
- HAYAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Canlı, sağ olma durumu
- "... gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu." (Ömer Seyfettin)
- "Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada." (Azra Erhat)
- "Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu." (Reşat Enis)
- "Adi günlerde size öyle gelir ki bunlar hayata küsmüş insanlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yaşam
- "Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım." (Halit Fahri Ozansoy)
- "Bu hayatımı ağabeyime borçluyum."
-
Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı
- "Köy hayatı. Gece hayatı."
-
Meslek
- "Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Geçim şartlarının bütünü
- "Hayatımı yazılarımla kazanırım." (Halide Edip Adıvar)
-
Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma
- "Bu köyde hiç hayat yok."
-
Yazgı
- "Hayat onları bir türlü birleştirmedi."
-
Yaşamayı sağlayan şartların bütünü
- "Ayda hayat yok."
-
Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi
- "Atatürk'ün hayatı."
-
[isim]
Canlı, sağ olma durumu
- KAYMA
-
-
[isim]
Kaymak (II) işi
-
Herhangi bir nedenle filmin atlaması, görüntünün perdeye veya ekrana tam olarak gelmemesi
-
[isim]
Kaymak (II) işi
- AYYAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçkiye düşkün, içkici, içici, bekri
- "Ayyaşlar, bol bol buzlu, buzsuz rakı içtiler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
İçkiye düşkün, içkici, içici, bekri
- ŞAYET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Eğer
- "Bu parayı şayet sen ben vermezsek veren, başkaları olacak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[bağlaç]
Eğer
- YAYMA
-
-
[isim]
Yaymak işi
-
Yaymacının sattığı şeylerden oluşan sergi
- "Hırdavat yayması."
-
[isim]
Yaymak işi
- YAYIM
-
-
[isim]
Yayma işi
-
Kitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir
- "Kitap ve gazete yayımı işi bizim can davamızdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılması, neşir
-
[isim]
Yayma işi
- YATAY
-
-
[sıfat]
Durgun bir su yüzeyine veya zemine paralel, düşey doğrultusuna dikey olan, ufki
- "Sıvıların yüzü hep yatay olur."
-
[sıfat]
Durgun bir su yüzeyine veya zemine paralel, düşey doğrultusuna dikey olan, ufki
- KAYAÇ
-
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir