Başında te olan 5 harfli 90 kelime var. Te ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde te olan kelimeler listesine ya da sonu te ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında te bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TEKER
-
-
[isim]
Tekerlek
- "Araba tekeri. Makine tekeri."
- "Kırıp geçirmeye niyet etmişti ama ah bu kadın, gene tekerine taş koymuştu." (Orhan Kemal)
- "Neden ikide bir tekere çomak sokarlar? Neden kalkınma hamlesine bir tuğla da onlar koymazlar?" (Haldun Taner)
-
Tekerlek biçimde olan
- "Bir teker peynir."
-
İnce ve çapı oldukça tekerlek biçiminde parça
-
Bir gök cisminin daire biçiminde görünen yüzeyi
-
Cismin gökyüzü üzerindeki iz düşümü
-
[isim]
Tekerlek
- TEYİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğrulama, doğruluğunu onaylama
- "Nitekim biraz evvelki sözleriniz de onu teyit ediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Doğrulama, doğruluğunu onaylama
- TEPİŞ
-
-
[isim]
Tepme işi veya biçimi
-
[isim]
Tepme işi veya biçimi
- TEKİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuvvetleştirme, sağlamlaştırma, üsteleme
- "Bu sözü bir alay uydurma vakalarla, kazalarla tekide çalışıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kuvvetleştirme, sağlamlaştırma, üsteleme
- TEVEK
-
-
[isim]
Asma, kavun, karpuz vb. bitkilerin sürgünü veya dalı
-
Üzüm kütüğü, çotuk
-
[isim]
Asma, kavun, karpuz vb. bitkilerin sürgünü veya dalı
- TELİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uzlaştırma
- "Eski insanlar, esasen bu iki hadiseyi telif etmişler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Kitap yazma
- "Babamın gene o tarihte oynanan bir telif piyesi de o sahnede oynamıştı." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Telif hakkı
-
[isim]
Uzlaştırma
- TEZLİ
-
-
[sıfat]
Tezi olan, bir iddia ileri süren
-
[sıfat]
Tezi olan, bir iddia ileri süren
- TEKEL
-
-
[isim]
Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
- "Türkiye'de bazı içkiler tekel maddeleridir."
-
Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu, inhisar, monopol
-
Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç
- "Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
- TEVDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verme, bırakma
-
[isim]
Verme, bırakma
- TEVİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme, çevri
- "Bu münasebetsizliği tevil edecek kimsede kudret kalmamıştı." (Sermet Muhtar Alus)
- "Ne kadar inkâr etse hırsızlığı tevil götürmüyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme, çevri
- TEKİN
-
-
[sıfat]
Boş, içinde kimse bulunmayan
-
Güvenilir (kişi, yer)
-
Uğurlu olan
- "Ninem, 'akşam saatlerinde hamamlar tekin değildir, insanı çarpar' demişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğlu
-
[sıfat]
Boş, içinde kimse bulunmayan
- TEMİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, arı, pak
- "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bizim yazarımız temize çektikten sonra romanı elinde dolaşır dururdu kapı kapı." (Necati Cumalı)
- "Sonra kendini büsbütün temize çıkartmak için üstünün ve eşyasının aranmasını istedi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "... gazete kendi evin, temize çıktığın gün gelmezsen küserim bak." (Atilla İlhan)
-
Özenle yapılmış
- "Temiz iş. Temiz dayak."
-
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özrü olmayan
- "Temiz araba."
-
Ahlakça lekesiz, necip, nezih
- "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Kirli, lekeli, bulaşık olmayan bir biçimde
- "Temiz giyinmek."
-
[sıfat]
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, arı, pak
- TENHA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Issız
- "Dükkânın önü gene kalabalıkça idi ama içi tenhaydı." (Sermet Muhtar Alus)
- "Onlar gittikten sonra her yer tenha kaldı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yalnız, tek
-
[sıfat]
Issız
- TEPSİ
-
-
[isim]
Fincan, tabak, bardak vb. şeyleri taşımaya yarayan, derinliği olmayan, türlü büyüklükte düz kap
- "Yanlarından, elindeki tepside boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir." (Tarık Buğra)
-
İçinde börek, tatlı vb. pişirmeye yarayan, az derin, geniş, düz kap
- "Bir küçük çırak, koltuğunda pasta dolu bir tepsiyle dışarı çıktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Bu kap biçiminde olan
-
[sıfat]
Bir kabın alabileceği miktarda olan
- "İki tepsi börek."
-
[isim]
Fincan, tabak, bardak vb. şeyleri taşımaya yarayan, derinliği olmayan, türlü büyüklükte düz kap
- TEKİR
-
-
[isim]
Barbunyaya (I) benzeyen bir balık (Mugil surmulletus)
-
Postu siyah çubuklarla ve beneklerle süslü, kül renginde veya boz olan (kedi)
- "Annem tekir kedinin bir yavrusunu bana ayırmıştı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Barbunyaya (I) benzeyen bir balık (Mugil surmulletus)
- TELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yok etme, öldürme
-
Boş yere harcama, yıpratma
-
[isim]
Yok etme, öldürme
- TEŞNE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Susamış
- "Güngörmüş varlıklı bir ailenin kültüre teşne zeki bir kızıdır." (Haldun Taner)
- "Şiirde şan ve şerefe teşne olan şairlerimizden biri ismini Nedim'in kasidesinde görseydi başı dönerdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Çok istekli
- "Ne kadar da teşne imiş askerliğe..." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Susamış
- TERKİ
-
-
[isim]
Eyerin arka bölümü
- "Avluda terkiden yere atladığında öfkeden kudurmuştu." (Yahya Kemal)
- "Sonra atlarının terkisine aldılar, benimle beraber kaçtılar." (Haldun Taner)
-
Binek hayvanının sağrısı
-
[isim]
Eyerin arka bölümü
- TELEM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç
-
[isim]
Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç
- TEBAA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uyruk
-
[isim]
Uyruk