Sonunda le olan 4 harfli 38 kelime var. LE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde le olan kelimeler listesine ya da başında le olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İskambil kâğıtlarında oğlan, bacak
-
Otellerde görevli acemi ve genç eleman
-
[isim]
İskambil kâğıtlarında oğlan, bacak
- FULE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Adım aralığı
- "Şimdi geniş fulelerle bayır aşağı koşarken, aferin be, hamlamamışız, diyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Adım aralığı
- ÇİLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zahmet, sıkıntı
- "Dargınlık insanların bütün ömrünü dolduran bir çile, bir ezadır." (Refik Halit Karay)
- "Âşıkın olmaz mı çile çekmesi / Çilenin olmaz mı boyun bükmesi." (Seyrani)
- "Yirmi beş senedir Beykoz'daki o tekke gibi evde çile dolduruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Karşı taraftan konuşanın kolağası Mustafa Kemal oluşu hepsini çileden çıkarır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zahmetli ve perhizli dönem
-
[isim]
Zahmet, sıkıntı
- AİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
-
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk
- "En büyük cevizin altını kalabalıkça bir aile kaplamıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü
- "Bizim ailenin Mısır'la olan münasebetini bilirsiniz, belki..." (Haldun Taner)
-
Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü
-
Eş, karı
-
Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü
-
Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
- FİLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yün, pamuk vb. ipliklerden düğümlerle oluşmuş ağ
-
Alışverişte öteberi taşımak için kullanılan, ilmeklerden oluşan ağ torba
-
Saçların dağılmaması için kullanılan ağ biçiminde örgü
-
Ağ
-
[isim]
Yün, pamuk vb. ipliklerden düğümlerle oluşmuş ağ
- KULE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- "Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Cihannüma
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- RÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
- KELE
-
-
[isim]
Boğa, tosun
-
[isim]
Boğa, tosun
- JALE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiğ, kırağı
-
[isim]
Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiğ, kırağı
- YELE
-
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- "O aslan yelesine benzer saçlar şimdi süt beyaz olmuş." (Haldun Taner)
-
Balıklarda sırt yüzgeci
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- SELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yayvan, genişçe sepet
-
[isim]
Yayvan, genişçe sepet
- ŞİLE
-
-
[isim]
Mercanköşk
-
[isim]
Mercanköşk
- LÜLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- "Bir lüle kaymak."
-
Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tütün konulan yuva
- "Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Su akan musluksuz boru
- "Lüleden akan su bollaşmıştı." (Abbas Sayar )
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- GELE
-
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- "Gele atmak."
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- ÖYLE
-
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- "Ben öyle bir şey demedim." (Refik Halit Karay)
- "Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte." (Tarık Buğra)
- "Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
O yolda, o biçimde, o tarzda
- "... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
O denli, o kadar, o derece
- "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
- "O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!"
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- KİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek
-
[isim]
Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek
- PİLE
- ...
- LALE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa gesneriana)
-
Meyve koparmak için ucuna üçlü veya dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık
-
Ağır hapis mahkûmlarının boynuna geçirilen demir halka
-
[isim]
Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa gesneriana)
- ŞULE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alev, yalım
- "Bütün ordunun kalbini Duatepe'den çıkan kurtuluş şulesi aydınlatmış." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Alev, yalım
- BİLE
-
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- "Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Birlikte
-
[zarf]
Üstelik
- "Konuşmadılar bile."
-
[bağlaç]
Da, de, dahi