İçinde i olan 3 harfli 119 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
- "Ihlamur lifleriyle tavana asılmış kış kavunları gözünün önüne geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yıkanmak için kullanılan bitki telleri demeti veya türlü ipliklerden yapılmış örgü
-
Tel
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
- ŞİA
- ...
- UZİ
- ...
- SKİ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kayak
- "Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kayak
- PİM
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İç içe geçen veya birbiri üzerine gelen parçaları tutturmaya yarayan bir tür tahta veya metal çivi
-
Mobilyalardaki cam rafları taşımak için yan tablalara yerleştirilen kapsüllerin içine takılan silindirik, yassı ve L biçimli raf taşıma aleti
-
[isim]
İç içe geçen veya birbiri üzerine gelen parçaları tutturmaya yarayan bir tür tahta veya metal çivi
- ŞİP
-
-
[isim]
Biz (III) (Acipenser nudiventris)
-
[isim]
Biz (III) (Acipenser nudiventris)
- HİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurnaz, cin fikirli kimse
-
Zaman, zamane
-
[isim]
Kurnaz, cin fikirli kimse
- SİF
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
- ÇİĞ
-
-
[sıfat]
Pişmemiş veya az pişmiş
- "Onların da belki merhume ve öksüzler hakkında söylenilecek bir fikirleri olurdu. Fakat şimdilik ne deseler çiğ düşecekti." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Onun o sözü pek çiğ kaçtı."
-
Gözü rahatsız eden, göze batan (renk, ışık)
- "Koca Mustafapaşa'daki berber Selim'in aynası karşısında çiğ renkleri buna benzeyen çok süslü bir resim asılıydı." (Refik Halit Karay)
-
Yersiz ve yakışıksız
- "Bu, benim gibi yaşını başını almış bir adam tarafından pek çiğ bir hareket olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmiş olmayan (kimse)
- "Fakat Cemal Paşa, çiğ bir politikacı değildi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Pişmemiş veya az pişmiş
- LİR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı
-
[isim]
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı
- BİN
-
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- "Rıfat Paşa gibi terbiyeli bir zat bile bin dereden su getirir, harp siyasetimizi methederdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Gündüzki o tatlı eğlentiler şimdi fitil fitil burnumdan gelmeye başladığı için bugün buralara geldiğime bin pişman oluyordum." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Nihayet bin zahmetle iki ayağımın üstüne kalkabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu sayıyı gösteren 1000, M rakamlarının adı
- "Ali Çavuş'un hiddeti daha ziyadeleşti. Küfrün bini bir paraya." (Nabizade Nazım)
-
[sıfat]
On kere yüz, dokuz yüz doksan dokuzdan bir artık
-
[sıfat]
Pek çok, çok sayıda
- "Taşlar, topraklar kaydırarak bin zorlukla iniyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- PLİ
- ...
- SİK
-
-
[isim]
Erkeklik organı
-
[isim]
Erkeklik organı
- İLA
-
-
[edat]
...-den, ...-e kadar
- "Sınıfın mevcudu on ila on beş kişi arasında değişiyor."
-
[edat]
...-den, ...-e kadar
- ETİ
- ...
- SİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
- TİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- ÇİR
-
-
[isim]
Kayısı, erik, zerdali vb. meyvelerin kurusu
-
[isim]
Kayısı, erik, zerdali vb. meyvelerin kurusu
- DİL
-
-
[isim]
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
- "Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ninniyi mutlaka söylemesi için ona bir sürü dil döktü." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Mütemadiyen gülüp söylüyordum. Hacı Kalfanın ellerini dizlerine vurarak: -Dil otu mu yedin be kızım? diye bir gülmesi var ki..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
- "Terazi dili."
- "Kendi kendime, adlı şiirinde bunu şöyle dile getirir." (Salâh Birsel)
- "Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
- "Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
-
Kıstak
-
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
- "İki dilli makara."
-
Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
-
Anahtar
-
[isim]
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
- TİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Herhangi bir kas kümesinin irade dışı hareketi
- "Abdi Bey, sol gözünde beliren bir tikle, yay gibi gergin ve mosmor dudakları titreyerek onları seyretti." (Atilla İlhan)
-
Alışkanlıkla sık sık tekrarlanan gülünç, sıkıcı söz, el, kol, yüz hareketi veya bir davranış biçimi
- "Güldükten sonra hemen öksürmesinin de ilk önce sandığım gibi hastalık değil, bir nevi tik olduğu anlaşılıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Herhangi bir kas kümesinin irade dışı hareketi