İçinde g olan 4 harfli 116 kelime var. İçerisinde G harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında g harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GATO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pasta, çörek
-
[isim]
Pasta, çörek
- GREK
- ...
- GEZİ
-
-
[isim]
Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat
-
Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk
-
Gezilip hava alınacak yer
-
Gezinti yeri
- "İnönü gezisi. Taksim gezisi."
-
[isim]
Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat
- AGAH
- ...
- GAYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Amaç, hedef
- "Para? O bir gaye değil fakat harcamayı sevdiğim bir şey." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Amaç, hedef
- GAMA
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Yunan alfabesinin üçüncü harfi (g)
-
[isim]
Yunan alfabesinin üçüncü harfi (g)
- LOGO
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İmlek
-
[isim]
İmlek
- SİGA
- ...
- RİGA
- ...
- GURU
-
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse
-
Herhangi bir sanat dalında veya işte en üst derecede değerlendirilen usta, pir
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse
- GÖRÜ
-
-
[isim]
Görme yetisi
-
Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret
- "Buranın görüsü geniş."
-
Dolaysız kavrama, birden kavrama
-
[isim]
Görme yetisi
- YOGA
-
-
[isim]
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi
-
[isim]
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi
- GELE
-
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- "Gele atmak."
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- GÜYA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Sözde, sanki
- "Onlara çaktırmadan güya konuştuklarımızı yazıyorum." (Aka Gündüz)
-
[zarf]
Sözde, sanki
- GÖZE
-
-
[isim]
Hücre
-
Su kaynağı
-
[isim]
Hücre
- ÖRGÜ
-
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
-
Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey
- "İstediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz." (Falih Rıfkı Atay)
-
Örülmüş saç bölüğü, belik
- "Başı yemenili, saçları iki örgü, ayağı takunyalı sarışın bir köylü kızı bana sordu." (Refik Halit Karay)
-
Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi
-
İletişim, ulaşım vb.nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi, ağ
-
Yapı
- "Batı Avrupa medeniyeti bütün dış ve iç örgüleriyle bana ilk defa orada ayan olmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Her türlü eylem ve olaydan oluşan akış
- "Yaşamın örgüsü içinde gereğinden bile çok çalışkanım." (Nezihe Meriç)
-
[sıfat]
Örülerek yapılmış olan, örme
- "Örgü bir giysi."
-
Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum
-
Konunun ana çizgisi, oyunun işlenişi veya çatısı
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
- DROG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hayvan ve bitkilerden kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarı ham madde
-
[isim]
Hayvan ve bitkilerden kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarı ham madde
- GAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş
- "Küffar üzerindeki gazamızın sevabı bize kâfidir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[isim]
İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş
- GİBİ
-
-
[edat]
...-e benzer
- "İn cin, uyanmadan denizin üstü boş gibidir." (Haldun Taner)
- "Murat'a, boş, kimsesiz ahşap bina, temelinden sallanıyor gibi geldi." (Kemal Tahir)
- "O sırada güneş çıkar gibi olmuştu." (Haldun Taner)
-
[zarf]
O anda, tam o sırada, hemen arkasından
- "Haberi aldığı gibi yola çıktı."
-
[zarf]
İmişçesine, benzer biçimde
- "Bu sade dekor, ölümün manzarasını ulvi bir tablo gibi güzelleştirmiştir." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[zarf]
...-e yakışır biçimde
- "İnsan gibi davrandı."
-
[edat]
...-e benzer
- GÖRE
-
-
[zarf]
Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince
- "... günün modasına göre taranmış saçlarıyla güzel bir kadın başı uzandı bahçeye." (Necati Cumalı)
-
Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran
- "Bilginlerin dediğine göre on milyona yakın Türk yurt değiştirdi." (Nezihe Araz)
-
[zarf]
Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince