İçinde ç olan 4 harfli 148 kelime var. İçerisinde Ç harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ç harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇETE
-
Kelime Kökeni : Bulgarca
-
[isim]
Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk
-
Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik
- "Bir korsan çetesi kuracak, adadan adaya geçerek..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk
- ALÇI
-
-
[isim]
Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilerek yapılarda, sanatta, mimarlıkta ve dişçilikte kullanılan madde
-
[isim]
Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilerek yapılarda, sanatta, mimarlıkta ve dişçilikte kullanılan madde
- FAÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
-
Yüz, çehre, surat
-
Giysi
-
Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
- ÇUKA
-
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
- BRİÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Dört kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu
- "Briç masasında operetçi Muhlis Sabahattin başı çeker." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Dört kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu
- ÇIĞA
-
-
[isim]
Mersin balığının, yumurtasından havyar yapılan türü (Acipenser ruthenus)
-
[isim]
Mersin balığının, yumurtasından havyar yapılan türü (Acipenser ruthenus)
- ÇİPO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Çıpa
-
[isim]
Çıpa
- GEÇE
-
-
[zarf]
Herhangi bir saat başını geçerek, geçerken
- "Gece yarısını iki saat geçe, misafirler dağıldılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Herhangi bir saat başını geçerek, geçerken
- OTÇU
-
-
[isim]
Köylerde hekimlik yapan kimse
- "Sonbahar sonları olduğu için orada ancak iki ihtiyar otçu ile bir bahçıvan iskambil oynuyorlardı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Köylerde hekimlik yapan kimse
- İÇİN
-
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- "Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Neden ve sonuç belirten bir söz
- "Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
-dan / -den dolayı, ... -dan / -den ötürü
- "Bu büyükşehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Özgü, ayrılmış
- "Sizin için bir kitap getirdim."
-
Düşüncesince, kendince, göre
- "Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat." (Burhan Felek)
-
Hakkında
- "Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var. Kağnılar için de bir çift sözüm var." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Oranla, göz önünde tutulursa
- "Bu şapka senin için büyük."
-
Karşılığında, karşılık olarak
- "Bu eşyalar için kaç lira ödediniz?"
-
Uğruna, yoluna
- "Neler yapmadık şu vatan için." (Orhan Veli Kanık)
-
Süre belirten bir söz
- "Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım." (Aka Gündüz)
-
Ant deyimleri yapan bir söz
- "Namusum hakkı için. Çocukların başı için."
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- ÜÇER
-
-
[sıfat]
Üç sayısının üleştirme biçimi, her birine üç, her defasında üçü bir arada olan
-
[sıfat]
Üç sayısının üleştirme biçimi, her birine üç, her defasında üçü bir arada olan
- KOÇU
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Süslü bir çeşit gezme arabası
-
Direkler üzerine, yüksekte kurulmuş zahire ambarı
-
[isim]
Süslü bir çeşit gezme arabası
- İÇLİ
-
-
[sıfat]
İçi dolu (taneli sebze veya kuru yemiş)
-
Kolay duygulanıp incinen, duygulu, hassas, hisli
- "Annem evlatlarının bu kayıtsızlığına karşı içli bir hâlde günden güne fazla üzülüyor ve bitiyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Duygulandıran, etkili
- "Denize uzanan demir iskelenin ucuna gidip içli şiirler okurduk birbirimize." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
İçi dolu (taneli sebze veya kuru yemiş)
- İTÇE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[zarf]
İt gibi, terbiyesiz bir biçimde
-
[zarf]
İt gibi, terbiyesiz bir biçimde
- MUÇO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemilerde çalışan küçük yaştaki tayfa yamağı, miço
-
Meyhaneci çırağı
-
[isim]
Gemilerde çalışan küçük yaştaki tayfa yamağı, miço
- ÇIRA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü
-
Bu bölümden küçük küçük kesilerek hazırlanmış, tutuşturma ve aydınlatma işlerinde kullanılan parça
-
Lamba
-
[isim]
Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü
- ÇABA
-
-
[isim]
Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor
- "Yoksa başlı başına zafer, boşuna bir çaba olur." (Falih Rıfkı Atay)
- "Onu kurtarabilmek için olmayacak şeylere saldırmak derecesinde bir çaba gösteriyorsunuz." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Tehlikeyi anlamış olacak ki seçimlerde oylarını dağıtmamaya çaba harcıyordu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor
- AĞAÇ
-
-
[isim]
Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki
- "Neredesin yahu, seni bekleye bekleye ağaç olduk."
-
[sıfat]
Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan
- "Ağaç tekne."
-
Direk
-
[isim]
Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki
- UÇUK
-
-
[sıfat]
Uçmuş, soluk
- "Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur." (Refik Halit Karay)
-
Açık (renk)
- "Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık..." (Peyami Safa)
-
Hafif, belirsiz
- "Ruhsar Hanım uçuk bir gülümsemeyle kapıya süzüldü gitti, birkaç saat içinde birkaç yıl daha yaşlanıvermiş kadıncağız." (Atilla İlhan)
-
Deli dolu
-
[sıfat]
Uçmuş, soluk
- GÖNÇ
-
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı
-
[sıfat]
Zengin, varlıklı