İçinde y olan 6 harfli 799 kelime var. İçerisinde Y harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında y harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu y harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAYMAK
-
-
[isim]
Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman
-
Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz
- "Patlıcan kızartması, pilav, bir de koca kâse kaymak gibi yoğurttan oluşan yemeğimizi yedik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka
-
Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü
-
[isim]
Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman
- MİDYAT
- ...
- RADYUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 88, atom ağırlığı 226,05 olan, 700 °C'de eriyen, 1898 yılında Pierre Curie ve eşi tarafından bulunan, soğukta suyu ayrıştıran, ışınetkinliği çok bir element (simgesi Ra)
- "Küçük ve radyum mineli zarif bir saat çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Atom numarası 88, atom ağırlığı 226,05 olan, 700 °C'de eriyen, 1898 yılında Pierre Curie ve eşi tarafından bulunan, soğukta suyu ayrıştıran, ışınetkinliği çok bir element (simgesi Ra)
- SOYMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar vb.ni çıkarmak
- "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu." (Aka Gündüz)
- "Şimdi bu herifi soyduk soğana çevirdik, değil mi?" (Ahmet Mithat)
-
Birinin giysilerini çıkarmak
- "Yaralıyı soyuyor ve ilk tedaviye başlıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek
- "Hariçten ortak hırsızlar bulup evimizi soymaya kalkar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar vb.ni çıkarmak
- DEBBOY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Depo
-
[isim]
Depo
- HAYLAZ
-
-
[sıfat]
Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan (kimse), hayta
- "Gelene geçene dilini çıkarır, edepsiz, haylaz bir çocuktu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden, yaramaz
-
[sıfat]
Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan (kimse), hayta
- OTOYOL
-
-
[isim]
Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, çok şeritli, çift yönlü geniş yol, otoban
-
[isim]
Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, çok şeritli, çift yönlü geniş yol, otoban
- SİYAHİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Zenci
-
[sıfat]
Zenci
- UYUŞUM
-
-
[isim]
Uyuşma durumu, uyuşurluk
- "Bir uyuşuma varmanın tadını çıkara çıkara güneşli kaldırımda yürüyordu." (Mustafa Necati Sepetçioğlu)
-
İki çekim arasında hareket, anlam, ışık, dekor, donatım, oyun bakımlarından aykırılık olmama durumu
-
[isim]
Uyuşma durumu, uyuşurluk
- YARAMA
-
-
[isim]
Yaramak işi
-
[isim]
Yaramak işi
- YENSİZ
-
-
[sıfat]
Yenleri olmayan
-
[sıfat]
Yenleri olmayan
- YIRTIM
-
-
[isim]
Basma kumaş vb. dokuma
-
[isim]
Basma kumaş vb. dokuma
- BAYATI
-
-
[isim]
Azeri ve Türkmen halk şiirinde mâni türü
-
[isim]
Azeri ve Türkmen halk şiirinde mâni türü
- GANYAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
At yarışlarında birinciliği kazanan (at)
-
[isim]
Bu at için alınan bilet
-
[sıfat]
At yarışlarında birinciliği kazanan (at)
- KIYACI
-
-
Cinayet işleyen kimse, cani
-
Cinayet işleyen kimse, cani
- MİNYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İnce, küçük, sevimli, cici, çıtı pıtı
-
[sıfat]
İnce, küçük, sevimli, cici, çıtı pıtı
- SÜTYEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Göğüsleri dik tutup dolgun göstermek için kullanılan, saten, dantel vb. kumaşlardan yapılan kadın iç çamaşırı
-
[isim]
Göğüsleri dik tutup dolgun göstermek için kullanılan, saten, dantel vb. kumaşlardan yapılan kadın iç çamaşırı
- YANLIŞ
-
-
[isim]
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata
- "Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım." (Nazlı Eray)
-
[sıfat]
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı
- "Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı." (Aka Gündüz)
-
[zarf]
Hatalı bir biçimde
- "Evime gitmek için, yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Biçimsel düşünme yasalarına uymayan, düşünülen şeyle uyuşmayan
-
[isim]
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata
- YIPRAK
-
-
[sıfat]
Yıpranmış, aşınmış, eski
- "İç cebindeki meşin cüzdandan çıkardığım, ortasından ikiye bölünmüş yıprak bir sarı kâğıdı uzatıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Yıpranmış, aşınmış, eski
- YONTUK
-
-
[isim]
Yontulmuş yer
-
Yontulmuş parça
- "Yontukları süpürüp atın."
-
[sıfat]
Yontulmuş olan
- "Yontuk kalem."
-
[isim]
Yontulmuş yer