İçinde r olan 3 harfli 108 kelime var. İçerisinde R harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında r harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu r harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HÜR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Özgür
    • "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim." (Tevfik Fikret)
  2. [zarf] Özgür bir biçimde
    • "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım." (Mehmet Akif Ersoy)

ART

  1. [isim] Arka, geri
    • "Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu." (Tarık Buğra)
    • "Gidiş gelişin ardı hiç kesilmiyor."
    • "Muhatabı da olmayan gecikmiş hesapların ardına düşüyordu." (Murathan Mungan)
  2. Bir şeyin öbür yüzü
  3. [sıfat] Arkada bulunan
    • "Art damak ünsüzü. Art teker."

SIR

  1. [isim] Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
    • "Küpün sırı dökülmüş."
  2. Aynaların arkasına ve kaplama metal eşyanın yüzüne sürülen ince tabaka

TÖR

  1. [isim] Başköşe

ZİR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Alt
  2. Aşağı

ÇAR

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Rus imparatorlarına ve Bulgar krallarına verilen unvan

İRİ

  1. [sıfat] Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı
    • "Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu." (Ömer Seyfettin)

RAY

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tren, tramvay vb. taşıtlarda tekerleklerin üzerinde hareket ettiği demir yol

ZAR

  1. [isim] İnce perde veya örtü
  2. İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper
  3. Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper
    • "Çekirdek zarı. Hücre zarı."

ARŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İslam inanışına göre göğün en yüksek katı

KAR

  1. [isim] Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı
    • "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Ben kışın kar yağarken bile kova kova soğuk su dökünürüm." (Refik Halit Karay)
    • "Karda yürüyüp izini belli etmemek, cümlesiyle tarif edilen bu sinsilik, hedefine asla varamayan adi bir hiledir." (Peyami Safa)

CAR

  1. [isim] Çağrı, tellal ile duyurma
  2. İlan
  3. Tehlike durumu, imdat, yardım

FAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Taşıtların ön bölümünde bulunan, kısa ve uzun mesafeyi aydınlatmaya yarayan ışık düzeneği
    • "Taksi yaklaşırken farların ışıkları gittikçe güçlenerek yukarılara doğru tırmandı." (Necati Cumalı)

DAR

  1. [sıfat] İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı
    • "Dar elbise. Dar ev."
    • "Zavallı ihtiyarlar, sabah oldu mu bir yangından kaçar gibi kendilerini evden dar atıyorlar, gece yarısına kadar kahvede oturuyorlar, kavga ediyorlar, uyukluyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Acaba bu içinde yaşadığımız hava neden bu kadar dar geliyor?" (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Madam onu çocuğu gibi seviyordu. Dara düştüğü günlerde hizmetini hiç aksatmadan para mara istemedi." (Tarık Buğra)
  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz, mikro
    • "Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu." (Suat Derviş)
    • "Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Az, elverişsiz, sınırlı
    • "Bu dar gelirle hiçbir şey yapılamaz. Dar zaman."
  4. Sıkıntılı
    • "Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar!" (Memduh Şevket Esendal)
  5. Yetersiz
    • "Dar düşünce. Hayali dar."
  6. [zarf] Güçlükle, ucu ucuna, ancak
    • "En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile akşam altı postasına dar yetiştiler." (Memduh Şevket Esendal)

GÖR
...
ÖRS

  1. [isim] Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç
    • "Demir yalım gibi kızarmıştı. Küçücük örsünün üstüne koydu, dövmeye başladı." (Yahya Kemal)
    • "Bana örs ve çekiç arası bir durumda kaldığından yakınmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı

RUF

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Çatı, dam

TIR

  1. [isim] Genellikle uluslararası kara yolu taşımacılığında kullanılan, dingil sayısı fazla olan uzun kamyon

VAR

  1. [sıfat] Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
    • "Var gücüyle çalışmak."
    • "Var ol, Halit ağabey!" (Haldun Taner)
    • "Yüzünde varla yok arası bir gülümseme, özlem giderircesine, uzun uzun süzdü dostunu." (Tahsin Yücel)
    • "Varsa kızı yoksa kızı, oğlunun yüzüne baktığı yok."
  2. [isim] Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz
    • "Rahatsız etmek istemem hem de işim var." (Halide Edip Adıvar)
  3. [isim] Elde bulunan her şey
    • "Elimizden alınan şeyler bütün varımız ve bütün varlığımızdır." (Ruşen Eşref Ünaydın)

ÖRÜ

  1. [isim] Örme işi
  2. Yama olarak yapılan örgü
  3. Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü