İçinde ol olan 5 harfli 76 kelime var. İçerisinde OL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ol olan kelimeler listesine ya da Sonu ol ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SOLMA

  1. [isim] Solmak işi

OLEİN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri

DOLAK

  1. [isim] Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası
  2. Baş örtüsü, yazma
  3. Boyun atkısı

OLMAZ

  1. [sıfat] İmkânsız, gerçekleşemez
  2. [isim] Yapılamayacak iş, tutum veya davranış
    • "Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir." (Haldun Taner)

KOLON

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sütun
    • "Mermer kolonları, eski heykelleri önüne gelen alıp gitmişti." (Necati Cumalı)
  2. Katlardaki döşemeleri birbirlerine bağlayan düşey boru

FOLYO

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Folyo kâğıdı

FENOL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Boyacılıkla, plastik maddelerin ve bazı ilaçların yapımında kullanılan, çoğunlukla maden kömürünün katranından çıkarılan benzinin oksijenli türevi, asit fenik

DOLUŞ

  1. [isim] Dolma işi veya biçimi

SOLAK

  1. [sıfat] Genellikle sol elini kullanan (kimse)
  2. [isim] Yeniçeri Ocağının, padişahın gözeticiliğini yapan asker sınıfı

KOLZA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Turpgillerden, yağlı tohumlarından elde edilen yağ, yapay kauçuk yapımında kullanılan mevsimlik bitki (Brassica napus)

SOLUK

  1. [isim] Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
    • "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Ciğerlere hava alıp verme
    • "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Tarz
    • "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."

YOLCU

  1. [isim] Yolculuğa çıkmış kimse
    • "Onu Bursa'ya yolcu ederken rıhtımda gittikçe küçülerek mendil sallayışı..." (Atilla İlhan)
  2. Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse
    • "Gişelerin önünde işsiz güçsüzler, erken gelen yolcular dolanıyordu." (Necati Cumalı)
  3. Doğması beklenen çocuk
  4. İyileşmesi umutsuz hasta
  5. İşten çıkarılması beklenen kimse

ÇOLPA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Ayağı sakat olan
  2. Beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi
    • "Hareketleri çolpa, dikkati dağınık, tepkileri geç ve kesikti." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

POLİM
...
YOLLU

  1. [sıfat] Yolu herhangi bir nitelikte olan
    • "Bozuk yollu bir mahalle."
  2. Çizgili
    • "Sandığın altında, mor yollu beyaz bir iplik çul seriliydi." (Orhan Kemal)
  3. Hızlı giden (taşıt)
    • "Yollu gemi."
  4. Kuralına uygun
    • "Bu hiç de yollu bir iş değildi."
  5. [zarf] Herhangi bir nitelikte, biçimde
    • "İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım." (Falih Rıfkı Atay)
  6. [isim] Kolayca elde edilen kadın

OLÇUM

  1. [isim] Hekimlik taslayan kimse
  2. Kendini becerikli, usta gösteren kimse
  3. Eli işe yatkın, becerikli kimse

POLKA

  1. [isim] Bir çeşit Polonya dansı
  2. Bu dansın müziği

KOLEJ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Öğretim programında yabancı bir dil öğretimine ağırlık veren okul
  2. Bazı meslek okullarına verilen ad
    • "Polis koleji. Sağlık koleji."

YOLAK

  1. [isim] Patika
    • "Evlerinin önü yoldur yolaktır / Başımızda dönen derttir dolaptır." (Halk türküsü)

KOLAY

  1. [sıfat] Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı
    • "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
    • "Yanlışını düzeltmek için bir kolayını aramaya başladı." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [isim] Kolaylık
    • "İşin kolayını buldum."
  3. [zarf] Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe
    • "Yolu bulmak kolay oldu." (Halikarnas Balıkçısı)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü