İçinde o olan 3 harfli 107 kelime var. İçerisinde O harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında o harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BOM

  1. [isim] Bir çeşit kumar
    • "Akşamları Atpazarı'na bakan Altındiş'in kahvesinde bom oynarken gelir, omuz başımda durur, beni seyrederdi." (Sait Faik Abasıyanık)

ÇOR

  1. [isim] Hastalık
  2. Sığır vebası

OHM
...
BOZ

  1. [isim] Açık toprak rengi
  2. Kül rengi, gri
  3. [sıfat] Bu renklerde olan
  4. [sıfat] Açılmamış, sürülmemiş (toprak)

DOZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir ilacın bir defada veya bir günde alınması gereken miktarı
    • "Ruhsal gerilimlerimiz varsa düşük dozda Diazem falan alın, hiç değilse..." (Çetin Altan)
  2. Bir maddenin bir birleşiğe, bir karışıma giren veya girmesi gereken belli miktarı, düze
    • "Saygının ve sevginin dozunu iyi ayarlayabilmeli insan." (Atilla İlhan)
    • "Şakanın dozu kaçmıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Genellikle bir davranış, bir konuşma vb.nde yeterli görülen ölçü
    • "Çok ölçülü konuşur ve onun etrafındaki lakırtıları muayyen bir dozu geçmezdi." (Reşat Nuri Güntekin)

MOL
...
ZON
...
BOY

  1. [isim] Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık
    • "Boyu uzundu, yalnız biraz fazla semizdi." (Ömer Seyfettin)
    • "Burada biraz boy gösterdikten sonra bir yolunu bulup kapağı Paris'e attı." (Halide Edip Adıvar)
    • "Paraca belki onunla boy ölçüşebilecek Nuran'dı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Türkler belli tek bir sebeple mi yüzyıllar boyu yollara dökülmüştü?" (Cahit Uçuk)
  2. Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en, genişlik karşıtı
    • "Kitabın boyu. Tablonun boyu."
  3. Uzunluk
    • "Yılanın boyu."
    • "Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça, çiçek açtıkça, meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur." (Salâh Birsel)
  4. Kumaş için ölçü
    • "Bu elbiseye iki boy yeter."
  5. Destan
    • "Boy boyladı, soy soyladı." (Dede Korkut)

ŞOM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Uğursuz

SOM

  1. [sıfat] İçi dolu olan ve dışı kaplama olmayan
    • "Köşk, som gümüş bir parmaklıkla ikiye bölünmüştür." (Salâh Birsel)
  2. Katışıksız
    • "Karşıki binaların som ve ağır gölgelerinde Orta Çağın bütün azametli sıkleti var." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

EKO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yankı

TON

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı
  2. Bin kilogramlık ağırlık birimi

ODA

  1. [isim] Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz
    • "Hâlâ kapısı aralık duran odaya doğru koştu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî birlik
    • "Sanayi odası. Ticaret odası."
  3. Yeniçeri kışlası

HOL

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Sofa
    • "Çantalarım holde duruyordu." (Refik Halit Karay)

FOS

  1. [sıfat] Çürük, temelsiz, boş, kof

YOK

  1. [sıfat] Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı
    • "Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım." (Memduh Şevket Esendal)
    • "İki saatte ağaç yetiştireceklermiş. -Yok, devenin başı!"
    • "Kurtulmak için ya yok olmalı ya yok etmeli." (Atilla İlhan)
    • "İttihat ve Terakki'nin yok olduğu bir günde ben İttihatçı'yım diyen bu adam, onun var olduğu günlerde, kötülüklerine bütün gücü ile karşı koyan adamdı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Yasak
    • "İçki, sigara yok."
    • "Yok yok, gidelim!"
  3. [isim] Olmayan, bulunmayan şey
    • "Sen yoktan anlamaz mısın?"
  4. [edat] "Hayır" anlamında kullanılan bir söz
    • "Geldiler mi? -Yok, daha gelmediler."
  5. [bağlaç] Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz
    • "Verdiler, ne âlâ; yok vermediler, döner gelirsin."
  6. [bağlaç] Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz
    • "Yok kâğıdı kalmamış, yok mürekkebi iyi değilmiş, hasılı bir alay bahaneler!"
    • "Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım." (Atilla İlhan)
  7. [edat] Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir
    • "Yok, doğrusu iyi adam, kim ne derse desin."

HOP

  1. [ünlem] Uyarmak amacıyla kullanılan bir söz
    • "Hop, gelen var!"
    • "Hop diye denize atlayıverdi."

OJE

  1. [isim] Türlü renklerde tırnak cilası

ROP

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Çoğu tek parça kadın giysisi
    • "İlk gözüme çarpan şey, pembe renkli, ince yünlü, sade bir roptu." (Peyami Safa)

YOM

  1. [isim] Uğur, iyi talih, iyi haber

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü