İçinde kin olan 6 harfli 30 kelime var. İçerisinde KİN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kin olan kelimeler listesine ya da Sonu kin ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

K N İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KİN

2 Harfli Kelimeler

İN, Kİ

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KİNDAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Kinci, kinli
    • "Sert, sivri, kindar bir bakış." (Refik Halit Karay)

MAKİNA

  1. [isim] Bakınız makine

TEMKİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma
    • "Bütün temkin ve vakarını kaybedip konuşanlara sokuldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

İKİNDİ

  1. [isim] Öğle ile akşam arasındaki zaman dilimi
    • "Akhisar'dan trene bindiğim zaman saat ikindi suları idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. İkindi ezanı
  3. İkindi namazı
    • "İkindiyi kıldım."

TEPKİN

  1. [sıfat] Tepkimeye ilişkin, tepkiyen

BİTKİN

  1. [sıfat] Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın
    • "Kalbinden vurulmuş gibi kendini cansız, bitkin bir vaziyette koltuğa atmıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)

PİŞKİN

  1. [sıfat] Gereğince pişmiş
    • "Pişkin ekmek."
  2. Çabuk pişen, pişeğen, pişek
    • "Pişkin nohut."
  3. Saygısızca davranarak işini yürüten
    • "Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Girgin
    • "Vasıf'ı hem arkadaş canlısı bir insan hem de gayet pişkin bir politikacı olarak tanıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. Deneyimi olan, herhangi bir şeye alışmış olan, olgun
    • "Onların çoğu şimdi, yaşını başını almış, akıllı uslu, pişkin adamlardır." (Reşat Nuri Güntekin)

KİNAYE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz
    • "Babam bu kinayeyi anlardı sanırım fakat anlamamazlıktan gelirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz
    • "Demek lokantadaki kinayeler hep ona karşıydı. Aleyhine bir şeyler kuruluyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Sözün gelişiyle, gerçek anlamların dışında bir kavrama değinme sanatı

EKİNLİ
...
YETKİN

  1. [sıfat] Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel
    • "Bizim ülkemizde böyledir: Yetkin çalışmalar görmezden gelinir." (Selim İleri)

EKİNCİ

  1. [isim] Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi

BİKİNİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Deniz, göl, havuz vb. yerlere girerken veya güneşlenirken giyilen, iki parçadan oluşan kadın giysisi

TESKİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma
    • "Ev sahibi erkek beni, kadın da onu teskine uğraşıyordu." (Burhan Felek)
    • "Gönlüme teselli kendimde buldum / Sabır ile teskin ettim özümü." (Âşık Veysel)

ŞİŞKİN

  1. [sıfat] Şişmiş, şişirilmiş
    • "Ayağa kalktı, arka ayaklarını geriye itip şişkin adaleleri çekerek ... gerdi." (Peyami Safa)
  2. Kabarık, şiş

ÇİRKİN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı
    • "Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz)
    • "Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de onun ağzından işitmek istedim." (Ömer Seyfettin)
  3. Karanlık, dalavereli, şüpheli
    • "Dedikodular artmış, o da bu çirkin işler içinde kalmak istemediğinden çekilmiş." (Memduh Şevket Esendal)

GEÇKİN

  1. [sıfat] İhtiyarlamaya yüz tutmuş, yaşlanmış
    • "Cemile geçkin, kısa boylu, tombul, konuşkan bir kızdır." (Necati Cumalı)
  2. Geçmiş
    • "Sanki otuzunu geçkin kadın o değil!" (Mahmut Yesari)
  3. Gereğinden çok olgun veya solmaya başlamış (bitki)
    • "Geçkin bir karpuz."

MAKİNE

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Herhangi bir enerji türünü başka bir enerjiye dönüştürmek, belli bir güçten yararlanarak bir işi yapmak veya etki oluşturmak için çarklar, dişliler ve çeşitli parçalardan oluşan düzenekler bütünü
    • "Tıraş makineleri ile usturalar çekmecelerde dururdu." (Necati Cumalı)
  2. Bir alet veya taşıtın hareket etmesini sağlayan mekanizması
    • "Saatin makinesi. Gramofonun makinesi."
  3. Araba, otomobil

KİNSİZ

  1. [sıfat] Kini olmayan, kin taşımayan

KİNİZM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sinizm

KESKİN

  1. [sıfat] Çok kesici, iyi kesen
    • "Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Tiz (ses)
    • "Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses." (Peyami Safa)
  3. Kırıcı, incitici
    • "En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş." (Haldun Taner)
  4. Etkili, sert
    • "Nihayet güneş doğdu, sis ve duman içinde çölün sabahlarında esen serin ve keskin rüzgârla üşüdük." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Acı, üzüntü veren
    • "Öyle de keskinmiş ki bu kadın, yaptığı tüm kocakarı ilaçları her hastalığı şıp diye kesiyormuş." (Muammer İzgü)
  6. Zampara

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü