İçinde kur olan 6 harfli 22 kelime var. İçerisinde KUR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kur olan kelimeler listesine ya da Sonu kur ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

K R U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KUR

2 Harfli Kelimeler

UR

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KURACI

  1. [isim] Askere alınacak gençlerin belli olması için onlara kura çektiren subay

USKURU

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Cıvata ve somunlardaki yiv

KURTÇA
...
KURSAK

  1. [isim] Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığı torba biçiminde şişkin organ
  2. Böceklerin ve solucanların sindirim kanallarında bulunan, kuşların kursağına benzeyen yapı
  3. Kuş kursağı şişirilip kurutularak yapılan veya ona benzetilen şişkin şey
    • "Düdüğün kursağı patlamış."
  4. Boğaz

KURŞUN

  1. [isim] Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C'de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb)
    • "Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu." (Ömer Seyfettin)
    • "Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi." (Haldun Taner)
    • "Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi." (Yahya Kemal)
  2. [sıfat] Bu elementten yapılmış
    • "Kurşun boru."
  3. Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlarda kullanılan mermi
    • "Kanatları kurşunla parçalanmış bir kartal / Benim gibi seyreder, yerden, mavilikleri." (Yaşar Nabi Nayır)

KURBAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan
    • "Yarım okka et, onun elinde bir kurban kadar bereketli." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Muhakkak bir ihanete kurban gitmiştir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
    • "Kurban olayım, ne güzel memleket!"
    • "Üçümüzün müşterek kurbanı olduğumuz acı bir devir, bahçenin tatlı havasını ağırlaştırmıştı." (Halide Edip Adıvar)
  2. [ünlem] İçtenliği belirten bir seslenme sözü
    • "Kurban! Nerede kaldın?"
    • "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal." (Mehmet Akif Ersoy)
  3. Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse
    • "Hava kurbanları."
  4. Bir kazada veya felakette ölen kimse
    • "Vardar, her sene Üsküp'ten beş on kurban alan bir nehirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
  5. Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse
    • "Benim gibi nice kızlar beyaz kadın ticaretinin kurbanı olmuşlardır." (Aka Gündüz)
  6. Müslümanlarda Kurban Bayramı
    • "Kurbanda geleceklermiş."

KURUCU

  1. Bir kurumun, bir işin kurulmasını sağlayan, müessis
  2. [isim] Bir kuruluşu oluşturan kimse
    • "Gazetenin kurucusu."
  3. [isim] Cümleyi oluşturan ögelerin her biri

KURALI

  1. [sıfat] Kurasını çekmiş, askere gitmeyi bekleyen (asker)
    • "Seferberlik başladığı zaman ... dertli analar ... nafakasını yok pahasına tefecilere satıyor ... kuralı çocuklarına yol parası yetiştiriyorlardı." (Ruşen Eşref Ünaydın)

KURUMA

  1. [isim] Kurumak işi

KURMAY

  1. [isim] Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla bitirmiş subay, erkânıharp
  2. [sıfat] Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan (subay)
    • "Bir de erkek kardeşleri varmış, bir kurmay binbaşı." (Memduh Şevket Esendal)

KURNAZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Kolay kanmayan, başkalarını kandırmasını ve ufak tefek oyunlarla amacına erişmesini beceren, açıkgöz
    • "Nedim kurnaz, benden iki gün evvel izin aldı." (Aka Gündüz)

MEZKUR
...
KURULU

  1. [sıfat] Kurulmuş olan, yerleşmiş, oturmuş
    • "Herkes kendini damlara, kurulu cibinliklerin içine atardı." (Burhan Günel)

MEŞKUR
...
KURADA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya)
  2. Gelişmemiş, cılız
    • "Pencereyi açar açmaz bu karı çarpık bacakları, kurada kolları, porsuk gerdanla karşıma çıkar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

KURGAN

  1. [isim] İlk Çağda mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe
  2. Tepe biçiminde mezar, höyük

KONKUR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yarış, yarışma

KURMAK

  1. [-i] Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
    • "Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Hazırlamak
    • "Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak." (Refik Halit Karay)
  3. Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek
    • "Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor." (Haldun Taner)
  4. Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
    • "Turşu kurmak."
  5. Etkisi ve önemi geniş şeyler meydana getirmek, tesis etmek
    • "Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?" (Orhan Seyfi Orhon)
  6. Yapmak, inşa etmek
    • "Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım." (Nurullah ataç)
  7. Yapmak, oluşturmak
    • "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
  8. Ortaklık sağlamak
  9. Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
    • "Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu." (Tarık Buğra)
  10. Bir araya getirmek, toplamak
    • "Divan kurmak."
  11. Gizlice hazırlamak, tasarlamak
    • "Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu." (Cahit Uçuk)
  12. Düşünmek
    • "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Aklına koymak
    • "O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz."
  14. Zihinde büyütmek
    • "Bayram ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu." (Halide Edip Adıvar)
  15. Sağlamak, oluşturmak
    • "Dostluk kurmak. İlişki kurmak."
  16. Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek

KURAMA
...
KURTLU

  1. [sıfat] İçinde kurt bulunan, kurtlanmış
    • "Bunlar düşmüş, buruşmuş, iyi değil, kurtludurlar." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yerinde rahat duramayan, sürekli kıpırdanan (kimse)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü