İçinde kal olan 6 harfli 50 kelime var. İçerisinde KAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kal olan kelimeler listesine ya da Sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAL, LAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

CAKALI

  1. [sıfat] Cakası olan, caka ile yapılan, gösterişli
    • "Cakalı bir yürüyüş."

AŞKALE
...
MAKALE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete ve dergi yazısı

KALABA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalabalık

KALKAN

  1. [isim] Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
  2. Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
  3. Koruyucu
    • "Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba." (Yusuf Ziya Ortaç)

ZEKALI
...
KALPAK

  1. [isim] Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık
    • "Hanımı, onun kalpağını otomobile dar yetiştirebilmişti." (Falih Rıfkı Atay)

KALSİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı
    • "Tebeşir bir tür kalsittir."

LAAKAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] En azından, hiç olmazsa
    • "Büyük hanın altında sıra kahveler vardır ya; her birinde laakal iki, üç dava vekiline tesadüf edilir." (Reşat Nuri Güntekin)

KALKER

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kireç taşı

KALKMA

  1. [isim] Kalkmak işi

KALBEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] İçten, gönülden gelerek, yürekten
    • "Kalben bana nasıl ahmak dediğine dikkat etmemek mümkün değildi." (Halit Ziya Uşaklıgil)

TUTKAL

  1. [isim] Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde

POTKAL

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Kaza veya başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe

KALMAK

  1. [nsz] Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
    • "Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." (Tarık Buğra)
    • "Kaldı ki bugün propaganda da yasaktır." (Haldun Taner)
    • "Bana kalırsa siz yanılıyorsunuz."
  2. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
    • "Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Ona kalsa bize hiçbir şey vermez."
  3. [-de] Konaklamak, konmak
    • "Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim." (Falih Rıfkı Atay)
  4. [-le] Oturmak, yaşamak, eğleşmek
    • "Tam beş sene benimle beraber kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Hayatını sürdürmek, yaşamak
    • "O aileden bir bu çocuk kaldı."
  6. Varlığını korumak, sürdürmek
    • "Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  7. [-de] Oyalanmak, vakit geçirmek
    • "Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı." (Necati Cumalı)
  8. Sınıf geçmemek
    • "Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de."
  9. [-de] İşlemez, yürümez duruma gelmek
    • "Araba yarı yolda kaldı."
  10. [-e] Geriye atılmak, ertelenmek
    • "Mahkeme ayın on sekizine kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. [-de] Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Oda duman içinde kaldı."
  12. [-de] Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
    • "Bugün iş maddesinde kaldık."
  13. [-den] Miras olarak geçmek
    • "Çiftlik ana babasından kalmış."
  14. [-den] Yapamamak
    • "Misafir geldi, gezmeden kaldık."
  15. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
    • "Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına." (Haldun Taner)
  16. [-le] Yetinmek
    • "Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı."
  17. [-le] Sınırlanmak, bitmemek
    • "Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı." (Atatürk)
  18. Herhangi bir durumu sürdürmek
  19. [yardımcı fiil] Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
    • "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştık." (Falih Rıfkı Atay)
  20. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "Bakakalmak."
    • "Şaşakalmak."
    • "Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak."

KALICI

  1. [sıfat] Sürekli, geçici karşıtı
  2. Her zaman geçerliğini sürdürecek olan
  3. Bir süre için belli bir yerde kalan, konuk, gidici karşıtı

İTİKAL
...
KALBUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek

KALÇIN

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Üstüne başka bir şey giyilmek için abadan veya meşinden yapılan çizme biçiminde ayak giysisi

KALİTE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Nitelik
    • "Saatin kalitesi, kurgu mekanizmasında yani zembereğindedir." (Haldun Taner)
  2. [sıfat] Üstün nitelikli
    • "Kalite şarap."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü