İçinde g olan 3 harfli 42 kelime var. İçerisinde G harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında g harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GAZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tül
-
[isim]
Tül
- GIR
-
-
[isim]
Söz, lakırtı
-
[sıfat]
Yalan, uydurma
-
[isim]
Söz, lakırtı
- GÖT
-
-
[isim]
Anüs
-
Alt taraf, dip
-
Kaba et, kıç, popo
-
Güç veya yüreklilik
-
[isim]
Anüs
- GÖK
-
-
[isim]
İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza
- "Hele futbolcuları göklere çıkarmak, golleri ballandıra ballandıra anlatmak ölçüsüzlük ve basitliktir." (Haldun Taner)
- "Merhaba dostum / Seni gökte ararken / Yerde buldum." (Behçet Necatigil)
-
Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, sema
- "Süngülerini, çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Biz Anadolu'nun ortasına gökten zembille mi indik?" (Orhan Seyfi Orhon)
-
Gökyüzünün, denizin rengi, mavi veya yeşile çalan mavi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[sıfat]
Olgunlaşmamış
- "Uzun süren bir kışın karları, soğukları altından fışkıran gök ekinler..." (Ahmet Kabaklı)
-
[isim]
İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza
- LİG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küme
-
[isim]
Küme
- EGE
-
-
[isim]
Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, veli, iye
-
[isim]
Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, veli, iye
- GAH
- ...
- GUT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Organizmadaki ürik asidin atılmayarak vücudun bazı yerlerinde, özellikle ayak başparmağında, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, ağrı ve şişlerle ortaya çıkan hastalık, damla hastalığı, nikris
-
[isim]
Organizmadaki ürik asidin atılmayarak vücudun bazı yerlerinde, özellikle ayak başparmağında, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, ağrı ve şişlerle ortaya çıkan hastalık, damla hastalığı, nikris
- GEZ
-
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- "Bağ hendeğine sinip tüfeği geze aldım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- ERG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
C. G. S. sisteminde, uygulama noktasını, kuvvet yönünde 1 cm hareket ettiren 1 dinlik kuvvetin yaptığı işe eşit olan iş birimi: Bir kilogrammetre 981 x 105 erge eşittir
-
[isim]
C. G. S. sisteminde, uygulama noktasını, kuvvet yönünde 1 cm hareket ettiren 1 dinlik kuvvetin yaptığı işe eşit olan iş birimi: Bir kilogrammetre 981 x 105 erge eşittir
- GAK
-
-
[isim]
Karganın çıkardığı ses
-
[isim]
Karganın çıkardığı ses
- ÖGE
-
-
[isim]
Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman
-
Başka şeylerin kendisinden türediği ilk madde, ilke, unsur
-
Bir cümleyi oluşturan özne, yüklem, tümleç vb. birimlerden her biri
-
Bir sınıf veya bir topluluğun bireylerinden her biri
- "O savaşı başarıya ulaştıran en kuvvetli öge, ne yabancıdan gördüğümüz yardım ne de bugünkü özel girişimcilerin gayretleridir." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman
- POG
-
-
[sıfat]
Gür ve uzun (bıyık)
-
[sıfat]
Gür ve uzun (bıyık)
- GÜN
-
-
[isim]
Güneş
- "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
- "O geceyi çok rahatsız geçiren Rıza ertesi sabah gün ağarırken kalktı." (Haldun Taner)
- "Doktordan gün almam gerekir."
- "Değişiveren şartlar karşısında gün doğmadan neler doğar diye düşündüğü çok olmuştu." (Ayşe Kulin)
-
Güneş ışığı
- "Beş yaşından iki gün aldı."
- "Süleyman kâhya gün atıncaya kadar çadırların arasında dolaştı." (Yahya Kemal)
- "Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim?" (Zeyyat Selimoğlu)
-
Gündüz
- "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş." (Haldun Taner)
-
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
- "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da." (Necati Cumalı)
-
İçinde bulunulan zaman
- "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Zaman, sıra
- "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık." (Haldun Taner)
-
Çağ, devir
-
İyi yaşanmış zaman
- "Zavallı, gün görmedi."
-
Bayram niteliğinde özel gün
- "Bugün Fransızların günü imiş."
-
Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
- "Yarın Ayşe Hanım'ın günü."
-
Tarih
-
[isim]
Güneş
- GAF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot
- "Gerçekçi olmayışı yüzünden, bugün bize tarihî gaf olarak görülen atılımlarla, bu çizgi hayli gölgelenmiştir." (Haldun Taner)
- "Sesinde ve tavrında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen bir gaf yaptığımı zannederek kulaklarıma kadar kızardım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot
- ALG
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Su yosunu
-
[isim]
Su yosunu
- GÜL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa)
- "Herkes evinin önünü temizlesin, şehir gül gibi olur." (Tarık Buğra)
-
Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği
- "Çocuğuna gül gibi bakıyor."
- "Allah bereket versin, gül gibi geçiniyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa)
- GÜÇ
-
-
[sıfat]
Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül
- "Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti."
- "Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı?" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Bugünkü hâlimizle tabiatın sırlarını kavrayamayacağımızı düşünmek bizi sinirlendiriyor, gücümüze gidiyor." (Nurullah ataç)
-
[zarf]
Zorlukla
- "Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül
- ORG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Klavyeli büyük ve küçük borulardan yapılmış, körüklerden elde edilen havanın bu borulardan geçmesiyle değişik ses tonları verebilen, genellikle kilise çalgısı, erganun
-
[isim]
Klavyeli büyük ve küçük borulardan yapılmış, körüklerden elde edilen havanın bu borulardan geçmesiyle değişik ses tonları verebilen, genellikle kilise çalgısı, erganun
- JİG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir Orta Çağ çalgısı
-
[isim]
Bir Orta Çağ çalgısı