İçinde e olan 2 harfli 31 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇE
-
-
Türk alfabesinin dördüncü harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin dördüncü harfinin adı, okunuşu
- ME
-
-
Türk alfabesinin on altıncı harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin on altıncı harfinin adı, okunuşu
- DE
-
-
Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu
- ER
-
-
[isim]
Erkek
- "Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir ere verilen Zeynep'in hissesi ayrılmıştır." (Tarık Buğra)
- "Ninesini, kardeşini beslemiş hatta kız kardeşini ere vermişti." (Halide Edip Adıvar)
-
İşini iyi bilen, yetenekli kimse
- "Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister." (Nurullah ataç)
-
[sıfat]
Kahraman, yiğit
-
Rütbesiz asker, nefer
- "Düşman erleri arasında Fransızlar da vardır." (Salâh Birsel)
-
Koca
-
[isim]
Erkek
- EH
-
-
[ünlem]
"Olur, peki veya fena değil" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Eh! Bize gerekli olan da o; bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz." (Atilla İlhan)
-
Bezginlik anlatan bir söz
- "Eh, dün geceki kafayla bu kadarı olacaktı elbet!" (Necati Cumalı)
-
[ünlem]
"Olur, peki veya fena değil" anlamlarında kullanılan bir söz
- RE
-
-
Türk alfabesinin yirmi birinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin yirmi birinci harfinin adı, okunuşu
- VE
-
-
Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu
- ET
-
-
[isim]
İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
- "Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf."
- "Ye de biraz et, can tut." (Refik Halit Karay)
- "Aşkımemnu'da Firdevs Hanım'ı inanılmaz bir başarıyla ete kemiğe dönüştürmüş." (Selim İleri)
-
Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi
- "Bu, kurumuş pastırma renginde bir et parçası idi." (Haldun Taner)
-
Ten
- "Gömleği yırtılmış, eti görünüyor."
-
Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm
- "Bu zeytinde et denecek bir şey yok."
-
[isim]
İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
- EN
-
-
[isim]
Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı
- "Kumaşın eni. Yolun eni. Kâğıdın eni."
-
[isim]
Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı
- FE
-
-
Türk alfabesinin yedinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin yedinci harfinin adı, okunuşu
- SE
-
-
Türk alfabesinin yirmi ikinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin yirmi ikinci harfinin adı, okunuşu
- EM
-
-
[isim]
İlaç, merhem
-
[isim]
İlaç, merhem
- NE
-
-
Türk alfabesinin on yedinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin on yedinci harfinin adı, okunuşu
- EK
-
-
[isim]
Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça
- "Yazının ekleri."
- "Ben doğrusu beğeniyorum, dedi, kadın yağ satıyor, yumurta satıyor, ekini belli etmiyor ya!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave
- "Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki."
-
Sonradan katılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri
-
İki borunun birbirine birleştirildiği yer
-
[sıfat]
Eklenmiş, katılmış
- "Okul müdürüyken, okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış." (Haldun Taner)
-
Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan şekil verici ses veya sesler, lahika
-
[isim]
Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça
- LE
-
-
Türk alfabesinin on beşinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin on beşinci harfinin adı, okunuşu
- EŞ
-
-
[isim]
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri
- "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." (Ömer Seyfettin)
- "Bir zamanlar Akıntıburnu'nda çalarken, İstanbul'da eşi manendi yokmuş." (Haldun Taner)
-
Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika
- "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." (Zeyyat Selimoğlu)
-
Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri
- "Güvercin eşini arıyor."
-
İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner
- "Briçte kuvvetli bir eş seçti."
-
Kuma, ortak
-
Arkadaş
-
Etene
-
[isim]
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri
- CE
-
-
Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı, okunuşu
- BE
-
-
Türk alfabesinin ikinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin ikinci harfinin adı, okunuşu
- YE
-
-
Türk alfabesinin yirmi sekizinci harfinin adı, okunuşu
-
Türk alfabesinin yirmi sekizinci harfinin adı, okunuşu
- EV
-
-
[isim]
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
- "Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk." (Ömer Seyfettin)
- "Hiç evlenmeyen kız olur muymuş, evde kalmış mı dedirtecen kendine?" (Emine Işınsu)
- "Evlerden ırak, dağ gibi delikanlı iki günde devrildi gitti."
-
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane
- "Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar." (Necati Cumalı)
- "Öğrencilerin bir bölümü, ilk yılı yurtta geçirse bile ikinci yıldan başlayarak eve çıkmayı yeğler." (Ahmet Cemal)
-
Aile
- "Evine bağlı bir adam."
-
Soy, nesil
-
[isim]
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı