İçinde de olan 5 harfli 154 kelime var. İçerisinde DE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında de olan kelimeler listesine ya da Sonu de ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ADETA
- ...
- GİDER
-
-
[isim]
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf
- "Böylece temizleyici giderlerinden tasarruf ettiklerini sanırım." (Haldun Taner)
-
Binalarda ortak kullanımla ilgili atık suların merkezî kanalizasyona iletilmesini sağlayan boru hattı
-
Gelecekte sağlanacak değerler karşılığı yapılan harcamalar
-
[isim]
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf
- DELGİ
-
-
[isim]
Matkap
-
[isim]
Matkap
- DENLİ
-
-
[edat]
"Kadar" anlamında üstünlük derecesini belirten bir söz
- "Ne denli uğraşsanız boştur, nesir yazarının da şair kadar saygıya layık olduğuna kimseyi inandıramazsınız." (Nurullah ataç)
-
[edat]
"Kadar" anlamında üstünlük derecesini belirten bir söz
- KODES
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tutukevi, hapishane, karakol
- "Belki kodese tıkarlar, hazır olsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Tutukevi, hapishane, karakol
- ÜDEBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazarlar, edipler
-
[isim]
Yazarlar, edipler
- BADEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Badem ağacı
-
Bu ağacın yaş veya kuru yenilen yemişi
-
[isim]
Badem ağacı
- DEİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deizm yanlısı, neden tanrıcı
-
[isim]
Deizm yanlısı, neden tanrıcı
- SÖZDE
-
-
[sıfat]
Gerçekte öyle olmayıp öyle geçinen veya bilinen
- "Sözde bilgin."
-
[zarf]
Sözüm ona, sanki, güya
- "Yazı yazmakta o kadar tembelim ki sözde hislerimi, hatıralarımı günü gününe yazacaktım." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Gerçekte öyle olmayıp öyle geçinen veya bilinen
- ERDEK
- ...
- ERDEM
-
-
[isim]
Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet
- "Spor, alçak gönüllülük gibi bir erdem aşılar sporcuya." (Necati Cumalı)
-
İnsanın ruhsal olgunluğu
-
[isim]
Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet
- ŞEDDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap yazısında, bir ünsüzün iki kez okunması gereken harfin üstüne konulan işaret
-
[isim]
Arap yazısında, bir ünsüzün iki kez okunması gereken harfin üstüne konulan işaret
- DEMİN
-
-
[zarf]
Az önce
- "Demin aynanın arkasına baktım, bulamadım." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Az önce
- LADES
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırması, birinin bir şeyi "aklımda" veya "hatırımda" demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun, lades oyunu
- "Lades tutuşmadık ki her defasında hatırımda diyorsun." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırması, birinin bir şeyi "aklımda" veya "hatırımda" demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun, lades oyunu
- ÖZDEŞ
-
-
[sıfat]
Her türlü nitelik bakımından eşit olan, ayırt edilmeyecek kadar benzer olan, aynı
-
Bir ve aynı olan, bir ve aynı anlama gelen
-
Kendinde özdeşlik bulunan, identik
-
[sıfat]
Her türlü nitelik bakımından eşit olan, ayırt edilmeyecek kadar benzer olan, aynı
- VİDEO
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Hem görüntü hem de ses kaydedebilen, daha önce kasete kaydedilmiş görüntü ve sesleri ekrana yansıtan aygıt, videoteyp
-
[isim]
Hem görüntü hem de ses kaydedebilen, daha önce kasete kaydedilmiş görüntü ve sesleri ekrana yansıtan aygıt, videoteyp
- DENİZ
-
-
[isim]
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
- "Biz tayfaları da deniz tuttu ama geminin doktoru bir defacık olsun, görünmedi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapıyorlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Denize açıldıktan beş on gün sonra iki ciddi fırtına ile karşılaştım." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Bu su kütlesinin belirli bir parçası
- "Marmara Denizi. Karadeniz."
-
Aydaki düzlükler
-
Geniş alan
-
Çokluk, yoğunluk
-
[isim]
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
- DÜDEN
-
-
[isim]
Kireçli bölgelerde kirecin erimesi veya yer altındaki karstlı bir çukur tavanın çökmesiyle oluşan doğal kuyu
-
[isim]
Kireçli bölgelerde kirecin erimesi veya yer altındaki karstlı bir çukur tavanın çökmesiyle oluşan doğal kuyu
- DEKAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
1000 m² değerinde yüzey ölçü birimi
- "Dekar, hektarın onda biri değerindedir."
-
[isim]
1000 m² değerinde yüzey ölçü birimi
- DERİN
-
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
- "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." (Ömer Seyfettin)
-
Yüzeyden içeri inen
-
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
- "Derin bir bilgin."
-
Yoğun
- "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Uzun süren
- "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi." (Peyami Safa)
-
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
- "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
İçten gelen
- "Derin saygılar. Derin bir sevgi."
-
Uyanılması güç, ağır (uyku)
-
[isim]
Dip
- "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan