İçinde ce olan 5 harfli 79 kelime var. İçerisinde CE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ce olan kelimeler listesine ya da Sonu ce ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CEVİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eziyet, cefa, üzgü
- "Kendi kafamın cevrinden kurtulmak için de geldim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Eziyet, cefa, üzgü
- BÖCEK
-
-
[isim]
Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere
-
Istakoza benzer, uzunluğu 30-40 cm kadar olan, sarı renkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı
-
Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklar
- "Artık onun yalnızca bir böcek ısırığı olduğunu düşünüyordum." (Orhan Pamuk)
-
[isim]
Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere
- CEDRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Guatr
-
[isim]
Guatr
- CEZRİ
- ...
- ZEVCE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karı
-
[isim]
Karı
- BENCE
-
-
[zarf]
Bana göre, benim düşüncemce
- "Bence büyük bir hizmet görmüş oldu." (Burhan Felek)
-
[zarf]
Bana göre, benim düşüncemce
- CELBE
-
-
[isim]
Avcı çantası
-
[isim]
Avcı çantası
- CEMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Toplayarak, toplam olarak, hepsini içine alarak
-
[zarf]
Toplayarak, toplam olarak, hepsini içine alarak
- RECEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay takviminin yedinci ayı, üç ayların birincisi
-
[isim]
Ay takviminin yedinci ayı, üç ayların birincisi
- ACEZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Âcizler
-
[isim]
Âcizler
- DÜZCE
-
-
[sıfat]
Oldukça düz
- "Düzce bir arazi."
-
[sıfat]
Oldukça düz
- CEPHE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü
- "Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı." (Peyami Safa)
- "Avusturyalılara karşı Makedonya'da cephe açarak Selanik'e otuz bin asker çıkardılar." (Necati Cumalı)
- "Çekinmiyor, bizzat imparatora karşı cephe alıyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Belli bir düşünce, istek çevresinde sağlanan beraberlik
-
Yan, yön, taraf
- "Hakikatin binbir cephesi ve başka başka görünüşleri yok mudur?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Üzerinde savaşın sürdüğü bölge
- "Meydan muharebesi, yüz kilometrelik cephe üzerinde cereyan ediyordu." (Atatürk)
-
Farklı ısıdaki iki su kütlesi arasındaki sınır
-
Yerde veya daha yükseklerde sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının karşılaştıkları yer
-
[isim]
Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü
- İYİCE
-
-
[sıfat]
İyiye yakın
- "İyice bir ev."
-
[zarf]
Çok, neredeyse tamamen
- "Şapkası iyice yana yıkılmıştı." (Çetin Altan)
-
[zarf]
Gereği gibi
-
[sıfat]
İyiye yakın
- CEMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güzel (erkek)
-
Tanrı'nın sıfatlarından biri
-
[sıfat]
Güzel (erkek)
- ÇİNCE
- ...
- CEZBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu
- "İsmet Paşa'yı birer serdengeçti cezbesiyle savunanlar arasında ben de vardım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Cezbeye tutulmuş gibi haykırdım, Türkçe haykırdım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu
- ACEMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen
-
İşinde, mesleğinde yeni olan, toy
- "Polis tramvaya yol vermeli, kozunu acemi şoförle paylaşmalı idi." (Haldun Taner)
-
Bir yere, bir şeye yabancı olan
- "Anlaşılan sen İstanbul'un acemisi olmalısın." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Saraya yeni alınmış cariye
-
[sıfat]
Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen
- ACELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi
- "Aman, acele etmeli, vakit geçiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Satıcı aceleye getirerek elmanın çürüklerini vermiş."
-
[zarf]
Vakit geçirmeden, tez olarak
- "Acele bir karar vermek ihtiyacındayım." (Peyami Safa)
- "Acele etme, konuşuruz, sırası var." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Çabuk davranma
-
[sıfat]
Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi
- CENUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güney
-
[isim]
Güney
- İRİCE
-
-
[sıfat]
İriye yakın, biraz iri (kimse veya şey)
- "İrice vücudunu meydanın ortasında görerek beraberce yürüdük." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
İriye yakın, biraz iri (kimse veya şey)