İçinde b olan 4 harfli 181 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BAKI

  1. [isim] Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu
    • "Bu dağın bakısı güneye doğrudur."
  2. Denetleme
  3. Fal

KEBE

  1. [isim] Kısa kepenek
    • "Eşek gitti. Üstünde yeni kebe de vardı." (Memduh Şevket Esendal)

GİBİ

  1. [edat] ...-e benzer
    • "İn cin, uyanmadan denizin üstü boş gibidir." (Haldun Taner)
    • "Murat'a, boş, kimsesiz ahşap bina, temelinden sallanıyor gibi geldi." (Kemal Tahir)
    • "O sırada güneş çıkar gibi olmuştu." (Haldun Taner)
  2. [zarf] O anda, tam o sırada, hemen arkasından
    • "Haberi aldığı gibi yola çıktı."
  3. [zarf] İmişçesine, benzer biçimde
    • "Bu sade dekor, ölümün manzarasını ulvi bir tablo gibi güzelleştirmiştir." (Orhan Seyfi Orhon)
  4. [zarf] ...-e yakışır biçimde
    • "İnsan gibi davrandı."

BACA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol
    • "Kırlangıçlar daha çok sahildeki apartmanların bacalarında, pencere pervazlarında barınıyorlar." (Haldun Taner)
  2. Su yolu, lağım, maden ocağı vb. yer altı yapılarının hava deliği
  3. Çatı penceresi

KABA

  1. [sıfat] Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı
    • "Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." (Ömer Seyfettin)
  2. Taneleri iri
    • "Kaba çakıl."
  3. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse)
    • "Kaba, hantal, şivesiz, bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." (Refik Halit Karay)
  4. Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli
    • "Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  5. [isim] Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer
  6. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü
    • "Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." (Osman Cemal Kaygılı)

BULA

  1. [isim] Yenge, amca veya dayı karısı

VEBA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hasta farelerden insana geçen bir mikrobun oluşturduğu bulaşıcı, öldürücü bir hastalık, taun
  2. Bazı hayvan hastalıkları
    • "Sığır vebası. Domuz vebası."

BİLE

  1. [bağlaç] Da, de, dahi
    • "Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir." (Refik Halit Karay)
  2. [zarf] Birlikte
  3. [zarf] Üstelik
    • "Konuşmadılar bile."

BLÖF

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı
    • "Pokerde blöf yakalama meraklısı idi." (Tarık Buğra)
    • "Komplo tertip edenlerin, meclise ve efkârıumumiyeye karşı, ordu ile yapmak istedikleri blöf meydana çıkarıldı." (Atatürk)
  2. Karşısında kişiyi yanıltarak veya yıldırarak bir işten caydırmak için söylenen asılsız söz veya takınılan aldatıcı tavır, kurusıkı
    • "Bu, bana bir blöften ziyade bir şantaj gibi görünüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

BİAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir kimsenin egemenliğini tanıma
    • "Yirmi dört saat içinde kanunuesasi iade olunmazsa Reşat Efendi'ye biat edileceğini pervasız bildiriyor." (Nahid Sırrı Örik)
    • "Başkalarından önce sadrazam, sonra da diğerleri biat ediyorlar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Osmanlı İmparatorluğu'nda padişah öldüğünde tahta geçecek oğlunun devlet yönetimindeki etkili gruplarca kabul edilip onaylanması

BAYİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Belirli maddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş
    • "Tekel bayisi. Gazete bayisi."

URBA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Giysi
    • "Hemen belli olsun diye beyaz urbalar giyindi." (Nezihe Araz)

BERN
...
BURU

  1. [isim] Sancı, buruntu

BLOG
...
BORÇ

  1. [isim] Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey
    • "Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim." (Peyami Safa)
    • "On beş lira borç aldıktan sonra eve döndüm." (Halide Edip Adıvar)
    • "Altlarında şilte, dolaplarında eşya kalmadı ama kimseye de borç yapmadılar." (Peyami Safa)
    • "Babasından bir şey koparamadığı zaman borç ediyor, sonra ona ödetiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe
    • "Vatan borcu biter bitmez ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)

HİBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bağış

BOYA

  1. [isim] Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde
    • "Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Hiç boya kullanmaz, az pudra sürerdi." (Peyami Safa)
    • "Kimi kirpiklerine boya sürüyordu." (Refik Halit Karay)
    • "Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya
  3. Aldatıcı görünüş
  4. Yazmak için kullanılan mürekkep

BENT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bağ, rabıt
    • "Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti." (Atilla İlhan)
  2. Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm
  3. Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
    • "Bentler, hakikaten Osmanlı medeniyeti eserlerinden örnek verecek heybetli tesislerden imiş." (Ahmet Rasim)
  4. Gazete yazısı
  5. Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam
  6. Kanun maddesi

BÜYÜ

  1. [isim] Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
    • "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." (Halide Edip Adıvar)
    • "Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü." (Cahit Sıtkı Tarancı)
    • "Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum." (Orhan Pamuk)
    • "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
  2. Karşı durulamaz güçlü etki
    • "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü