İçinde aş olan 5 harfli 86 kelime var. İçerisinde AŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aş olan kelimeler listesine ya da Sonu aş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAŞİF
- ...
- YAŞÇA
- ...
- YAVAŞ
-
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- "Yavaş bir yürüyüş."
-
Yumuşak huylu, yumuşak başlı
- "Yavaş adam. Yavaş at."
-
Alçak, hafif
-
[zarf]
Alçak, hafif bir biçimde
- "Yavaş tut, içinde kırılacak eşya var..." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Hızlı olmayarak
- "Yavaş vurdu."
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- AKBAŞ
-
-
[isim]
Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)
-
[isim]
Yazın kutup bölgelerinde yaşayan, kışın ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı bir tür yabani kuş, deniz kazı (Bemicla)
- YAŞLI
-
-
[sıfat]
Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse)
- "Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Yaşı ilerlemiş kimse
- "Bu yaşlıları kapısının arkasına yığdılar." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse)
- AŞAĞI
-
-
[isim]
Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı
- "... asıl ve yedek üye sayıları toplamının on beşten aşağı düşmesi nedeniyle yapılacak seçimlerde bu Anayasa'nın kabul ettiği esasa ve sıraya uyulur." (Anayasa)
- "Karısı kibarlıktan yana ondan aşağı kalmıyordu." (Haldun Taner)
- "Adı erken yaşta şaire çıkmıştı. Şair aşağı, şair yukarı." (Haldun Taner)
-
Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri
-
[sıfat]
Bir yere göre daha alçak yerde bulunan
- "Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Bayağı, adi
-
[sıfat]
Niteliği düşük, kötü
- "Aşağı mal."
-
[sıfat]
Daha küçük, daha az
- "On sekiz yaşından aşağı olanlar giremez."
-
[sıfat]
Değeri daha az
-
[zarf]
Aşağıya, yere doğru
- "Aşağı inmek."
-
[isim]
Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı
- BAŞAK
-
-
[isim]
Arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı
- "Toprak üstünde ne tütün fidanı ne buğday başağı bırakmışlar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Tarlalarda, bağlarda dökülmüş veya tek tük kalmış olan ürün
-
[isim]
Arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı
- ÇUVAŞ
- ...
- AŞAMA
-
-
[isim]
Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye
-
Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım, merhale
-
Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap
-
[isim]
Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye
- BAŞTA
-
-
[zarf]
İlk olarak
- "Arabacı mola verdiği zaman başta o büyük kızla büyük oğlan olmak üzere çocuklar aşağı atladı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "İpekçilikte Bursa başta gelir."
-
Özellikle
-
[zarf]
İlk olarak
- KAŞLI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte kaşı olan
- "Çatık kaşlı adam. İnce kaşlı kadın. Kaşlı yüzük."
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte kaşı olan
- TALAŞ
-
-
[isim]
Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar
-
[isim]
Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar
- ÇAŞIT
-
-
[isim]
Ajan
-
Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kimse
-
[isim]
Ajan
- HAŞIR
- ...
- ŞAŞAA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görkem, gösteriş
-
Parlaklık, parıltı
-
[isim]
Görkem, gösteriş
- TAŞLI
-
-
[sıfat]
İçinde taş olan, taş karışmış olan (tahıl, bakliyat vb.)
- "Yağsız köpüklü ayranlar içmiş, taşlı bulgur pilavı yemişler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Üzerinde taş bulunan
- "İri taşlı tespihinin parmakları arasında arada bir şıkırdaması..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Üzerinde süs taşı bulunan
- "Taşlı yüzük."
-
[sıfat]
İçinde taş olan, taş karışmış olan (tahıl, bakliyat vb.)
- AŞILI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
- "Tifoya karşı aşılı kimse."
-
Kendisine aşı yapılmış (bitki)
-
[sıfat]
Herhangi bir hastalığa karşı aşılanmış olan (kimse)
- BAŞLI
-
-
[sıfat]
Başı olan
- "O zaman kırmızı başlı kibritler vardı ya." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Başı olan
- KUMAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma
- "Her şey, esvap ve eşya Bursa'da dokunan ipek kumaşlardan yapılmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme
-
[isim]
Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma
- BULAŞ
- ...