İçinde ağ olan 5 harfli 54 kelime var. İçerisinde AĞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ağ olan kelimeler listesine ya da Sonu ağ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LAĞIV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kuruluşun faaliyetine son verme
- "Şehremaneti lağvına karar vermiş, dediler." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Hükümsüz kılma, feshetme
-
[isim]
Bir kuruluşun faaliyetine son verme
- SAĞRI
-
-
[isim]
Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm
- "Atın sağrısına binmek."
-
[isim]
Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm
- AĞCIK
-
-
[isim]
Palmiyelerde çiçeklerin dibinin çevresindeki telli kın
-
[isim]
Palmiyelerde çiçeklerin dibinin çevresindeki telli kın
- BAĞIR
-
-
[isim]
Göğüs
- "Yakup, ceketini, mintanını, içliğini çıkarmış, bağrını yağmura vermiş, bir heykel gibi sessiz ve kımıldamadan duruyor." (Tarık Buğra)
- "En büyüğünü kaybeden halk sanatkârının birkaç mısrası ile türkü bize bağrı yanan Anadolu'nun feryadını getirecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "İzmir'den kalkıp Mısır'a kadar beni görmeye, beni okşamaya, beni bağrına basıp sevmeye gelirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Oğlum böyle bir şey yaparsa onu ölmüş farz ederim. Bir evladım vardı: Allah elimden aldı derim, bağrıma taş basarım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ok yayı ve dağda orta bölüm
- "Sen onu bambaşka duygularla, heyecanlarla bağrına basmak isteyeceksin." (Erhan Bener)
-
Ciğer, bağırsak vb. vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa
-
[isim]
Göğüs
- DİMAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Beyin
-
Bilinç, zihin
- "... meclisin nerede toplanabileceği fikri dimağımızı işgal ediyordu." (Atatürk)
-
[isim]
Beyin
- YAĞIR
-
-
[isim]
Sırt, arka, iki kürek arası
-
Atın omuzları arasındaki yer
-
Çoğunlukla bu yerde eyer ve semerin açtığı yara
-
Kel
-
[isim]
Sırt, arka, iki kürek arası
- FERAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
-
Bir mülkü başkasına bırakma, başkasının üstüne geçirme
- "Fabrikanın ferağ ve intikal muamelesinin ikmal edildiği günün akşamı nikâhımız kıyıldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
- ÇAĞLA
-
-
[isim]
Badem, kayısı, erik vb. tek çekirdekli yemişlerin körpeyken yenilebilen ham şekli
-
[isim]
Badem, kayısı, erik vb. tek çekirdekli yemişlerin körpeyken yenilebilen ham şekli
- YAĞSI
-
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
- OTAĞI
- ...
- AĞRAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Garazlar
-
[isim]
Garazlar
- BAĞIM
-
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin gücü ve etkisi altında bulunma durumu, tabiiyet
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin gücü ve etkisi altında bulunma durumu, tabiiyet
- BAĞIŞ
-
-
[isim]
Bağışlama işi veya biçimi
-
Bağışlanan şey, yardım, hibe, teberru
-
[isim]
Bağışlama işi veya biçimi
- BAĞCI
-
-
[isim]
Bağ yetiştirip ürününü satan kimse
-
Bağlayan veya soğuk haddehaneden çıkan metal şerit bobinlere bant yapıştıran kimse
-
[isim]
Bağ yetiştirip ürününü satan kimse
- KAĞIT
- ...
- İFRAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi başka bir biçime çevirme
-
Boşaltım
-
[isim]
Bir şeyi başka bir biçime çevirme
- KAĞNI
-
-
[isim]
İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabası
- "Kağnıyı araba ile, kamyonet ile değiştiriyor." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabası
- SAĞIM
-
-
[isim]
Sağma işi
-
Süt veren hayvan
- "Onun epey sağımı var."
-
[isim]
Sağma işi
- NAĞME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzel, uyumlu ses, ezgi, melodi
- "Boyuna Arapçayı andırır bir nağme mırıldanıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
Ezgi
-
Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz
-
[isim]
Güzel, uyumlu ses, ezgi, melodi
- BAĞLI
-
-
[sıfat]
Bir bağ ile tutturulmuş olan
- "Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." (Halikarnas Balıkçısı)
- "Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma ant içerim." (Anayasa)
- "Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir." (Anayasa)
-
Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste
- "Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana bağlı." (Behçet Necatigil)
- "İhtiyarın Arslan Bey'e bu kadar bağlı olması, Giray'ı sık sık bir tarafa itmesi canını sıkıyordu." (Sevinç Çokum)
-
Sınırlanmış, sınırlı
- "Tüzüğe bağlı bir işlem."
-
Kapatılmış olan, kapalı
- "Bağlı geçit."
-
Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan
- "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bağlı kuruluşlarını ziyaret ettim."
-
Sadık
- "Türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." (Anayasa)
-
Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, tutkun
- "Çocuklarına bağlı ana."
-
Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek)
-
[sıfat]
Bir bağ ile tutturulmuş olan