İçinde ar olan 3 harfli 21 kelime var. İçerisinde AR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ar olan kelimeler listesine ya da Sonu ar ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AR, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ARK

  1. [isim] İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk, arık

ART

  1. [isim] Arka, geri
    • "Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu." (Tarık Buğra)
    • "Gidiş gelişin ardı hiç kesilmiyor."
    • "Muhatabı da olmayan gecikmiş hesapların ardına düşüyordu." (Murathan Mungan)
  2. Bir şeyin öbür yüzü
  3. [sıfat] Arkada bulunan
    • "Art damak ünsüzü. Art teker."

DAR

  1. [sıfat] İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı
    • "Dar elbise. Dar ev."
    • "Zavallı ihtiyarlar, sabah oldu mu bir yangından kaçar gibi kendilerini evden dar atıyorlar, gece yarısına kadar kahvede oturuyorlar, kavga ediyorlar, uyukluyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Acaba bu içinde yaşadığımız hava neden bu kadar dar geliyor?" (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Madam onu çocuğu gibi seviyordu. Dara düştüğü günlerde hizmetini hiç aksatmadan para mara istemedi." (Tarık Buğra)
  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz, mikro
    • "Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu." (Suat Derviş)
    • "Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Az, elverişsiz, sınırlı
    • "Bu dar gelirle hiçbir şey yapılamaz. Dar zaman."
  4. Sıkıntılı
    • "Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar!" (Memduh Şevket Esendal)
  5. Yetersiz
    • "Dar düşünce. Hayali dar."
  6. [zarf] Güçlükle, ucu ucuna, ancak
    • "En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile akşam altı postasına dar yetiştiler." (Memduh Şevket Esendal)

ARP

  1. [isim] Dik tutularak parmakla çalınan, üç köşeli ve telli, büyük çalgı

GAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu
    • "Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk." (Yahya Kemal Beyatlı)

CAR

  1. [isim] Çağrı, tellal ile duyurma
  2. İlan
  3. Tehlike durumu, imdat, yardım

VAR

  1. [sıfat] Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
    • "Var gücüyle çalışmak."
    • "Var ol, Halit ağabey!" (Haldun Taner)
    • "Yüzünde varla yok arası bir gülümseme, özlem giderircesine, uzun uzun süzdü dostunu." (Tahsin Yücel)
    • "Varsa kızı yoksa kızı, oğlunun yüzüne baktığı yok."
  2. [isim] Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz
    • "Rahatsız etmek istemem hem de işim var." (Halide Edip Adıvar)
  3. [isim] Elde bulunan her şey
    • "Elimizden alınan şeyler bütün varımız ve bütün varlığımızdır." (Ruşen Eşref Ünaydın)

KAR

  1. [isim] Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı
    • "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Ben kışın kar yağarken bile kova kova soğuk su dökünürüm." (Refik Halit Karay)
    • "Karda yürüyüp izini belli etmemek, cümlesiyle tarif edilen bu sinsilik, hedefine asla varamayan adi bir hiledir." (Peyami Safa)

FAR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Taşıtların ön bölümünde bulunan, kısa ve uzun mesafeyi aydınlatmaya yarayan ışık düzeneği
    • "Taksi yaklaşırken farların ışıkları gittikçe güçlenerek yukarılara doğru tırmandı." (Necati Cumalı)

TAR

  1. [isim] Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü

ARZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sunma
  2. Piyasaya mal sürülmesi
    • "Demin de arz ettiğim gibi karakolda izah ederim." (Tarık Buğra)
  3. Yüksek bir makama anlatma, bildirme

ARŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İslam inanışına göre göğün en yüksek katı

ÇAR

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Rus imparatorlarına ve Bulgar krallarına verilen unvan

YAR

  1. [isim] Deniz, göl, ırmak vb. su kıyılarında veya karada dik yer, uçurum

ARA

  1. [isim] İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
    • "Ben onları akşama yemeğe çağırdım. Sen de geleceksin. Orada ben aranızı bulurum." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Sabahtan beri ara vermeden yağan sessiz, ince nisan yağmuru." (Peyami Safa)
    • "Bir vakitler aralarından su sızmayan o dünya ahiret kardeş hatun kişiler, şimdi birbirlerini çekemiyor, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı." (Haldun Taner)
    • "Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi." (Halide Edip Adıvar)
  2. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
  3. Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
    • "Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi olması gerekmektedir."
  4. Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
    • "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler." (Necati Cumalı)
  5. Aralık
  6. Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
  7. Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
  8. Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi
  9. Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre

ARI

  1. [sıfat] Temiz, münezzeh
  2. Yabancı şeylerden arınmış, katışıksız, saf, halis
  3. Günahsız

NAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum)
  2. Bu ağacın kırmızımtırak sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemişi

ARİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Çıplak
  2. Özgür, hür
    • "Bu görüş her türlü edebî şişirmelerden ari bir görüştür." (Yahya Kemal Beyatlı)

BAR

  1. [isim] Anadolu'nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu
    • "Hançer barı."
    • "Bahçesi var, bağı var, ayvası var, narı var / Atamızdan yâdigâr bizde ata barı var" (Halk türküsü)

ZAR

  1. [isim] İnce perde veya örtü
  2. İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper
  3. Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper
    • "Çekirdek zarı. Hücre zarı."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü